"Dileğimi kullanıyorum."

3.6K 369 146
                                    

"Ne dedin sen?"

"Git dedim." Şu an olanları pek idrak edemiyordum. Daha dün beni sevdiğini söylemişti, şimdi ne değişmişti anlamıyordum. Kaşlarım istemsizce çatıldığında ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. "Yani benimle gelmek istemiyorsun? Sorun değil ben de gitmem-"

"Git diyorum, burda kalmanı istemiyorum. Seni görmek istemiyorum Jungkook."

Ne dediğinin farkında değildi. Resmen beni kovuyordu. Ayrıca bunu doğum günümde yapıyordu. "Ne demeye çalışıyorsun sen?" Taehyung bana gözlerini devirmiş elini tutmaya çalıştığımdaysa elini benden çekmişti. Bana tiksinircesine bakıyordu. Onu anlamaya çalışıyordum fakat anlayamıyordum. Ne demem gerektiğini de bilmiyordum. "Oldukça açık konuştuğumu düşünüyorum. Ayrılalım sen de git. Bunu anlamak bu kadar zor olmamalı."

Taehyung geldiği yoldan geri dönerken etrafımdakilerin bakışlarını üstümde hissediyordum. Çok küçük düşürücüydü. Tekrar Taehyung'a dönmüş ve peşinden gitmiştim. Bu kadar kolay bitemezdi hele ki her şey güzelken. Kolunda uzandığımda tekrar benden kurtulmuş hızlıca kolunu çekmişti. "Birden neden böyle davranıyorsun tanrı aşkına?!"

"Senden sıkıldım bu kadar. Git Jungkook ciddiyim..git." Kırıcıydı. Şu an oldukça kırıcıydı ve ne söylediğini bilmiyordu. Sanki benim Taehyung'um gitmiş ve yerine başkası gelmişti. "Hayır, ben de gitmiyorum. Gitmek istediğim için kızdın mı yoksa?"

Beni reddedercesine başını sağa sola salladı yavaşça "Jungkook, seninle bir maç yapmıştık hatırladın mı? Basket maçı ve sen kaybetmiştin. Dileğimi şimdi kullanıyorum, git ve dönme." Taehyung dış kapıyı çarparak çıktığında yerimden sıçramış ve bir süre büyük kapıya bakakalmıştım. Cidden dileğini bunun için kullanmıştı. Beni kendinden uzaklaştırmak için. "Jungkook, sırası değil ama ne yapacaksın?" Jimin'in sorusuna ne diyeceğimi bilmiyordum. Yavaşça omuz silkmiş ve arkamdaki kalabalığa dönmüştüm.

"Gideceğim."

O benden gitmemi bu kadar isterken nasıl onunla kalabilirim ki?

...


"Jungkook, emin misin?" Jimin hemen yanı başımda durmuş elindeki tişörtleri bana uzatmıştı istemeyerek. Taehyung bir kaç gündür eve gelmiyordu. Ne olduğunu bilmiyordum fakat gitmemi istemişti, ben de gidecektim. "Oldukça eminim Jimin." Jimin sızlanarak yatağın köşesine oturmuş bana üzgün gözleriyle bakıyordu. "Bana öyle bakma."

"Gitmeni istemiyorum." Jimin ağlamaya başladığında elimdeki pantalonu bir kenara bırakmıştım. "Hey, ağlama." Ağlamasını beklemiyordum. Kısa sürede her şeyim olmuştu benim yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez olnuştu. İyi bir başlangıç yapmış olmasak bile onunla geçirdiğim zamanı hiçbir şeye değiştirmezdim. Hemen karşısına geçtiğimde gözlerini bir kaç kez kırpıştırmıştı. Jimin'i ilk defa ağlarken görüyordum. "Sen benim en iyi arkadaşımsın, sensiz burda kalmak istemiyorum."

Elimi karşımdaki bedenin saçlarına atmış ve yavaşça okşamıştım. "Sorun değil, sık sık görüşeceğiz." Jimin çocuk gibi omuz silkmiş ve burnunu çekmişti. Bu çocuk cidden beni delirtecekti. "Nasıl görüşeceğiz ki? Görüntülü konuşmak aynı etkiyi vermez." Haklıydı. Aynısı olmayacaktı ve ben de onu çok özleyecektim. Orada kendimi yanlız da hissedecektim ama burada daha fazla kalmak gelmemişti içimden.

"Tamam, iyiyim." Jimin birden kendine gelmişti. Yüzünü sildiğinde yataktan kalkmış tekrar bavulumu hazırlamaya koyulmuştum. Biraz daha otursaydım ben de ağlardım. Tamamlandığını düşündüğümde orta boyuttaki valizi kapatmış ve fermurını çekmiştim. "Jungkook, tatlım."

brother | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin