Jungkook uyuyamıyordu.
İtalyaya gittiği zaman yaşadığı uyku sıkıntıları gibiydi. Nefes alamıyordu sanki yattığı yatak dar gelmişti ona. Soğuk terler döküyor ve bu hissin tekrar neden ortaya çıktığını bilmiyordu. Hızlıca yataktan doğrulmuş ardından derin bir nefes almıştı. Çok alkol de almamıştı aslında. Niye geri gelmişti ki birden uykularını bölen bu kabus.
Başının dönmesine rağmen ayaklarını yataktan sarkıtmış, baş dönmesinin geçmesi adına bir kaç saniye beklemişti. Fakat nafile gitmiyordu bir türlü. Hızlıca ayağa kalkıp kendisini karşısındaki dolaba attığında dolabın kenarlarını sıkıca tutmuştu. Çekmecesini hızlıca açıp bir kaç şey karıştırdı görüntü bulanıktı bu yüzden çok anlamıyordu. Karıştırma sesiyle odaya dolan köpek havlaması bir olmuştu. Bam ona ne olduğunu bilmiyormuş gibi havlıyor. Destek olmaya çalışarak düşmemesi için bacağının yanından ayrılmıyordu.
Jungkook kabın şeklinden aradığı ilacı bulduğunda tekrar yatağa gitmişti. Bir kaç adım sonra yatağa oturmuş ve ağzına iki hap birden atmıştı. Komidinin üstünde duran siyah su şişesini eline almış hızlıca dikmişti kafaya. Suyla karışıp boğazından aşağı akan ilaç psikolojik olarak bile şimdiden iyi gelmişti ona.
Kendini geriye bırakmış bileğini alnına koyarak sıkı nefesler almaya başlamıştı. Yatağına çıkan ve havlamasının içinde endişe olan Bam sahininin yanından ayrılmıyor ordan oraya dolaşıyordu. "Bam, iyiyim ben." Tam Jungkook'un yanına yatmış yüzünü ise göğsüne yaslayarak ağlamaklı sesler çıkartmıştı. Jungkook bedenini yan çevirmiş ve ona üzüntü dolu gözlerle bakan köpeğine sıkıca sarılmıştı. Ona minik bir öpücük bırakmış ve o gece öyle uyumuşlardı.
Sabah Jungkook gereksiz yorgun hissediyordu. Canı hiçbir şey yapmak istemiyordu ve her yeri ağrıyordu. Telefonu bilmem kaç kez çalmıştı fakat hiç birine bakacak enerjisi yoktu. Sıkıldığı için kendini odadan Salona bile zor atmıştı. Her nefes aldığında göğüskafesine bir şeyler batıyordu.
Göz kapakları gittikçe ağırlaşırken onları tutmak oldukça zordu. Çalan kapı kapanmaya yüz tutmuş gözlerinin açılmasını sağladı. "Jungkook, içerde misin? Benim Taehyung, dün hakkında konuşmak istemiştim." Bam bir kaç kez havlamıştı. Jungkook ise sadece kapıyı izlemişti. Ardından derin bir nefes alıp Bam'a döndü.
"Bam, kapıyı açabilir misin?" Bam uzun ve büyük bir köpekti. Kapı açmak gibi basit şeyleri önceden öğrenmişti. Bir kaç kez havladıktan sonra kapıya koşmuş ve kolaylıkla açmıştı. Taehyungun karşısında görmeyi beklediği beden Bam değildi. "Bam..Jungkook yok mu oğlum?" Bam söylenilen her şeyi anlıyordu. İçeri doğru koşturduğunda Taehyung içeri girmiş ve kapıyı kapatmıştı.
Fakat koltuğun üstünde yarı baygın halde yatan bir Jungkook görmeyi beklemiyordu. "Jungkook! Neyin var? İyi misin?" Elleri direkt yüzünü bulduğunda Jungkook bundan rahatsız biçimde başını çevirmiş ve ellerinden kurtulmuştu. "Hastayım biraz, geçer ama."
"Ne demek geçer, ölü gibisin?" Jungkook onu pek dinliyor gibi değildi sadece karşısındaki televizyona bakıyordu. "Hastaneye gitmek ister misin?" Jungkook sıkıntıyla oflamış ve hemen yanındaki bedene dönmüştü. "Gerek yok Taehyung, bedenimi tanıyorum geçer."
"Tamam o zaman sen burda dinlen ben sana bir şeyler hazırlayayım. İtiraz etme gibi bir hakkın da yok." Tam ağzını açacağı sırada kullanmıştı son cümleyi. Jungkook'un ona karşı savaşacak gücü yoktu şu an. Taehyung da bunu bildiğinden hiç fırsat vermiyordu. Taehyung yanından ayrıldığı gibi başını geri arkaya yaslamış ve televizyon izlemeye koyulmuştu. İzlediği film aşırı sıkıcıydı. yanındaki kumandaya yüzünü buruşturarak uzanmış ardından bir kaç kanal gezmişti. Sonunda bir kanalda durmuş durduğu gibi de eski anılar canlanmıştı gözünde.