"Taehyung, çek şu kollarını nefes alamıyorum anasını satayım."
Taehyung sabaha kadar kollarını yanında yatan bedene sıkıca doladığından pek huzurlu bir uyku çekememişti Jungkook. "İstemiyorum, yapışacağım sana koala gibi." Jungkook sıkıntılı bir nefes vermiş ellerini ince beline sıkıca sarılan kolların üstüne koyarak uzaklaştırmaya çalışmıştı. "Sümüklü böcek daha uygun bir tabir." Taehyung gülümseyerek burnunu önünde yatan bedenin ensesine dayamış ve kokusunu içine çekmişti. "Ona da razıyım."
Jungkook bunca debelenme sonrasında Taehyung'un kollarından kurtulmuş ve rahat bir nefes almıştı. "Oh be, nefes almak çok güzel." Kaplan tarafından yakalanmamaya çalışan bir tavşan misali yataktan bir anda çıkmış ve üstünü düzeltmişti. "Zaten hangi ara buraya geldim onu da anlamadım da." Gayet iyi hatırlıyordu aslında. Sadece paylaşmak işine gelmiyordu.
"Bu kadar mızmızlanma, dün gece mışıl mışıl uyurken böyle mızmızlanmıyordun."
"Sarhoştum bir kere!" diye cevap verdiğinde Taehyung da yatakta doğrulmuş çıplak üst bedenini tekrar gözler önüne sermişti. "Sarhoşluğu bahane etme. Ayrıca kim dedi sana o kadar iç diye." Hazır cevap olan Jungkook tam cevap vereceği sırada yan odadan bir çığlık sesi yükselmişti. İkili önce birbirine bakmış sonrasında ise hemen yan odaya koşmuşlardı. Kapıyı açarak içeri dalan Jungkook böyle bir görüntü beklemiyordu.
Yatakta üstünü battaniye ile örten Jimin ve yatak dışı edilmiş Yoongi.
Jungkook şaşkınlığını gizlememiş ve ağzını açarak bakmıştı içerdekilere. Kaşları ondan izinsiz kalkmıştı havaya. Jimin utancından yatağın içine hızlıca girip kendini kaybettirdiğinden kapıdaki bedenler yerde boxer ile duran Yoongiye bakmışlardı. Taehyung elini önünde duran Jungkook'un göz hizasına getirmiş ve görmesini engellemişti. "Ah, çıksak daha iyi olur onlar da toparlansınlar. Hemen." Taehyung cümlesinin sonlarına doğru çıkışmış ardından odanın kapısını kapatmıştı. "Ne gördük biz az önce?"
"Gördüklerimizi unutmak daha kolay olur bence." Jungkook sertçe yutkunmuş başını sağa sola sallamıştı. "Sen..sende git üstüne bir şeyler giy. Cıbıldak cıbıldak dolaşma." Jungkook hızlı ve seri adımlarla Taehyung'un yanından ayrıldığında Taehyung gülümsemiş ve arkasından bağırmıştı. "Bu görsel şöleni unutmana gerek yok tabii!"
...
Kahvaltı sessizdi. Kim ne diyeceğini bilmiyordu. Jimin ve Yoongi bir kez bile başlarını kaldırıp kimseyle göz teması kurmamışlardı. Onlar dışında geri kalan herkes birbiriyle göz teması kuruyor ama kimse konu açamıyordu. Jimin masadan hızlıca kalktığında ortamdaki sessizlik bozulmuş herkes bakışlarını Jimin'e çevirerek evden çıkışını izlemişti.
Yoongi ve Jungkook aynı anda yerlerinden kalktıklarında Yoongi'nin yanında oturan Jin kolumdan tutmuş ve onu durdurmuştu. "Jungkook gitse daha iyi olur."dediğinde karşımda oturan Namjoon da sevgilisini onaylamıştı. "Haklı, onunla konuşunca rahatlayabilir."
Yoongi bana dikkatlice bakınca ona başımı sallamış ve masadan ayrılmıştım. Girişteki portmantodan montunu almış ve giyinmişti. Dışarıda lapa lapa kar yağıyordu ve dağın başındalardı. Haliyle fazlaca soğuktu hava. Dışarı çıkar arkadaşının narin bir bünyesi vardı ve montsuz çıkmıştı. Atkısını boynuna atıp arkadaşının da montunu eline alıp dışarı çıktı. Ön tarafa doğru ilerlemiş arkadaşının önünde durmuştu.
Jimin başını kaldırıp ona dolu gözlerle baktığında Jungkook ona 'sorun yok' dercesine gülümsedi. Elindeki montu arkadaşına özenle giydirmiş boynundaki atkıyı çıkartıp Jimin'in boynuna dolamıştı. Ardından saçına düşmüş kar tanelerini temizleyip yanına oturmuştu. Bankın soğukluğu iliklerine kadar işlemişti. "Ben iki yüzlü biri miyim Jungkook?"