-fakat prensesin bir çocuğunun olması onun için imkansız.Çok ters bir yere saplanmış.Hayatta kalması bile büyük bir şans.
Doğan bey duyduklarından sonra garip hissediyordu.Yavaş adımlarla prensesin yanına gelmişti.Prenses gözleri kapalı bir şekilde minderin üstünde yatıyordu.
Doğan bey sessizce yanına oturdu.İlk defa karşılaştığı bu kadına karşı neden böyle hissediyordu.Sanki yıllardır tanıyormuş gibi ona acı veriyordu.
Bir süre sonra içeri Alpler gelip prensesin yanındaki kişileri Moğolların getirdiğini haber verdiler.Doğan Bey elindeki mektupla Moğol komutanının yanına gitmişti.
Minhoyla Cangum gözleri ve elleri bağlı bir şekilde bekliyorlardı.
Doğan Bey:
-İlk önce esirleri gönder ben de mektubu vereyim.
Minhoyla Cangum Kervansarayın içine girdiğinde Doğan bey de Alpine elindeki mektubu Moğol komutanına vermesi için verip kervansarayın içine girmişti.
Alpler Cangumla Minho'nun ellerini ve gözlerini çözmüşlerdi.Cangum:
-Sizler de kimsiniz,bizi neden kurtardınız?
Doğan bey:
-Ben Kayı obasının Beyi Melik Şahın oğlu Doğan Bey'im.Prensesiniz içeride şu an baygın.
Alpler Cangumla Minho'yu Prensesin olduğu odaya götürmüşlerdi.Prenses Cangumla Minho'yu görünce ağlamaya başlamıştı.
Bir süre sessizce birbirlerine baktıktan sonra prensesin gözlerinden yaşlar akmaya devam ederken:
-Sizin iyi olmanıza o kadar sevindim ki kendi acımı bile unutabilirim.
Cangum:
-Karnınıza nasıl zarar geldi?
-O maskeli adam beni yerde sürüklerken ani bir şekilde karnıma saplandı ben de nasıl olduğunu anlayamadım.
Cangum prensesin ellerini tutarak:
-Tanrıya şükür iyisiniz.
Prenses iç çekerek:
-Evet tanrıya şükürler olsun iyiyim lakin....
Cangum:
-lakin ne ,hekim size bir şey mi söyledi,hareket etmenize mi engel bu yara?
-Hayır hareket etmeme engel değil ama hekim asla çocuğumun olmayacağını söyledi aldığım darbeden dolayı.İmkansız birşeymiş.
Minhoyla Cangum üzgün gözlerle prensese bakıyorlardı.Minho prensese yaklaşarak prensesin gözyaşlarını bileğinden çözdüğü mendille silmeye başlamıştı.
Bir yandan Minho'nun da gözünden yaşlar süzülüyordu.O sırada içeriye Doğan bey girmişti.
Öksürerek:
-Obaya döneceğiz burası pek güvenli değil.
Dedikten sonra Alpler içeri girip prensesi bir sedyeye yatırmışlardı.Cangumla Minho da atlara binip Doğan beyle beraber obaya doğru yol almaya başlamışlardı.
Güneş öğlen tam tepede dünyayı ısıtırken obaya varmışlardı.Melik Şah ,Nurbanu Hatun,Alparslan ve Bamsı Bey ana otağın girişinde Doğan Bey'i bekliyorlardı.
Alpler sedyeyle beraber ana otağın önüne gelince Melik Şah:
-Sedyedeki kadın bugün gelmesi gereken prenses mi?
Doğan bey:
-Evet baba,maalesef kötü şeyler olmuş yoldayken ben size sonra anlatırım.
Prensesi ana otağın içine yatırdıktan sonra meclis otağında Doğan bey olanları anlatmak için babasını ve ağabeylerini bekliyordu.
Nurbanu hatun da Doğan Bey'in annesiydi.Prensesin başında bekliyordu.Cangum ve Minho'ya da birer çadır vermişlerdi dinlenmeleri için.
Melik Şah ,Alparslan ve Bamsı Beyler Doğan Bey'in yanına gelince:
-Anlat bakalım oğul ne olmuştur?
Doğan bey kılıcını yere koyup oturduktan sonra:-Yolda Moğolların saldırısına uğramışlar.Moğol komutanı baya hırpalamış prensesi ve yanındaki insanları.
Alparslan bey eliyle sakalını kaşırken:
-Neden böyle bir şey yapsın ki Moğollar?
-Goryeo Kralı babama bir mektup göndermiş.Onu istiyorlarmış.Prenseste onlara yerini söylememiş.
Bamsı bey söze atılarak:
-Peki prensesi nasıl kurtardın o Moğolların elinden?
-Prensesin mektubun yerini bana söylemeyeceğini anlayınca bir yalan uydurdum.Prensesin mektubu bildiğini ve hanın içine girip yazacağımı söyledim.
Melik Şah:
-Prenses nasıl yaralanmış?
-Moğol iti onu yerde sürüklemiş o sırada karnına bir şey saplanmış.
Bamsı bey:
-Kötü bir şeyi yok ya inşallah?
Doğan bey hekimin ona söylediği şeyi söyleyemezdi.Prensesi daha da üzmek istemiyordu.
-Yok çok şükür iyi.Hekim bir süre dinlenince iyileşeceğini ve sapasağlam olacağını söyledi.
Konuşurlarken dışarıdan bir Alp:
-Beyim Prenses sizi görmek istiyor izniniz var mı?-7.BÖLÜM SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüzlük mü Aşk mı?
Fantasy-Ne soracaksın? -Karnındaki bebek? O sorunun devamını getirmeden kaşlarımı çatarak ona doğru dönmüştüm. -Ne olmuş karnımdaki bebeğe? -Benim çocuğum mu? Gözlerim dolmuştu, -Benden bunun için şüphe mi ediyorsun? -Babamın ölmesine sebep olan bir kişide...