Minho ona verdiğim kıyafeti üzerine giydikten sonra kılıcını alıp dışarı çıktı.
Doğan beyle bir süre öylece bakakaldık.
Ayağa kalkıp:
-Bir şey mi oldu,neden geldin?
Doğan bey sesini yükselterek:
-Neden mi geldim,gelmemi istememenin sebebi korumanla yalnız kalmak için miydi?
Küçümseyici bir tavırla söylemişti bu sözleri.
Ben de sesimi yükselterek:
-Evet Minhoyla yalnız kalmak için gelmeni istemedim,şimdi çık dışarı.
Derken gözlerim dolmuştu.Doğan bey kılıcını kınından çıkarıp çadırın kenarına koyduktan sonra yavaş yavaş bana yaklaşmaya başlamıştı.
Kaşımı kaldırarak:
-Sana çık dışarı dedim,duymadın mı?
O duymamış gibi aramızda hiç mesafe kalmayıncaya kadar yaklaştı.Elini belime dolayıp beni kendine çektiğinde:
-Sen kimsin?
Dediğinde ona karşılık:
-Goryeo prensesiyim!
Deyince:
-Bilemedin,sen benim karımsın!
Kalbimin atış sesini duyabiliyordum.Hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladım.
Doğan bey diğer eliyle saçlarımı arkaya alırken yüzünü bana doğru yaklaştırmaya başladığında yüzümü diğer tarafa çevirmiştim.
Boynumdaki yarayı farketmişti sanırım.Beni bırakmıştı:
-Boynuna ne oldu?
Kızgın bir ses tonuyla:
-Seni ilgilendirmiyor!
Doğan bey iki kaşını çatarak:
-Ya söylersin ya da Minho'yu esir kafesine kapattırırım.
Aslında öyle yapsa ben de rahatlardım.Çünkü Minho'nun kim olduğunu bilmiyordum, benim için bir tehdit olabilirdi.
Ama esir kafesine kapatılırsa gerçekleri nasıl öğrenecektim.
-Ahlat pazarına gittiğimde bir tüccarla meydanda dövüştüm.
-Dövüştün mü?
-Evet.
-Neden?
-Yaşlı bir köleye eziyet ediyordu.Ben de durdurmak istedim.
-Sonra ne oldu?
-Boğazıma bıçak dayadı eğer Minho olmasaydı şu an konuşacağın bir kadın olmayacaktı karşında.
-O ne yaptı?
-Tüccar tam bana bıçağı saplayacakken Tüccarın eline ok attı.Sonra da işte obaya geldik.Üzerine kan bulaşmıştı ben de obadakiler yanlış anlar diye ona değiştirmesi için kıyafet vermiştim.
-Sonra?
Minho'nun konuşabildiğini ona söylemeli miydim ama hayır söylersem Minho'nun başını belaya sokabilirdim.
-Sonra ben ayağa kalktığımda muma takılıp yere düştüm.Minho da bana oturmam için yardım ediyordu ve sen de .....
Doğan bey gözlerini kısarak:
-Sen de ne?
-Yanlış anlayıp üzerime yürüdün.
-Üzerine mi yürüdüm,aslında üzerine yürümedim sadece sana kim olduğunu hatırlatmak istedim.
Alaycı bir kahkaha attıktan sonra Doğan beye bakarak:
-Demek öyle,peki hatırladım çıkar mısın şimdi?
-Benimle geleceksin,burda kalamazsın izin vermiyorum.
-Ben Goryeo prensesiyim nerde istersem orada kalırım.
-Pekalâ ben de burda kalıyorum.
Deyince yerdeki hançerimi de alıp otağa doğru yürümeye başladım.Otağın içine girdiğimiz de sakin bir sesle bana:
-Canın yanıyor mu?
Dediğinde gözlerim dolarak:
-Hem de o kadar çok yanıyor ki tahmin bile edemezsin.
Aslında arafta kaldığım için kalbim acıyordu.Güğümle leğeni getirip yanıma oturmuştu:
-Ellerini yıka,çadırda ateşin olduğunu farkettim.
Ellerimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimdeki avcılık kıyafetlerini değiştirip yatağa başımı koyduğum an da içime bir rahatlama gelmişti.
Doğan bey Bizans tekfuruyla konuştuğumu duysa şimdi ki kadar iyi olur muydu , zannetmiyorum.
Sabah olunca Minhoyla konuşmalıydım,onun kim olduğunu öğrenmem gerekiyordu.Doğan bey de yanıma uzandığında çadırın tavanına bakarak:
-Bugün neden Minhoyla beni o halde görünce böyle bir tepki verdin?
-Kim olsa aynı tepkiyi verirdi.
-Doğru söylüyorsun kim olsa aynı tepkiyi verirdi ama o kişiyi seviyorsa tepki verirdi.İnsan sevmediğine tepki verir mi?
-Bak Aybala ben uç beyiyim.Bu obanın gelecekteki başıyım.Yani sen benim karım gibi davranmalısın.Bunun sevgiyle alâkası yok.
Dedikten sonra diğer tarafa doğru döndü.Gerçekten sevgiyle bir alâkası yok muydu?
-Zaten olmaması benim için daha iyi, evlendiğimiz gece söylediğim gibi aramızdaki evlilik asla gerçek bir evlilik olmayacak.Aramızda bir sevgi bağı oluşamaz.
Ben de diğer tarafa doğru dönüp,uykuya dalmıştım.
Sabah nefes nefese uyanmıştım.Rüyamda merkezdeki başkan beni uyarıyordu eğer sevdiğim adam beni sevmezse bu dünya da yok olup gidecekmişim.
Yanıma baktığımda Doğan bey çoktan gitmişti.Bir süre öylece ayna da kendime baktım.Üstümü giyip dışarı çıktığım da Doğan beyle Minho kılıçla talim yapıyordu.
Yanlarına gittiğimde Doğan bey kılıcını kınına koyup gülümseyerek:
-Bugün Hanlı pazara gidicem sende benimle gel.
Yanımdan ayrılırken:
-Doğan beyin karısı olduğun için gelmelisin.
Yani görevin diyordu.Minhoyla tek kalmıştık.Ne demem gerekiyordu,emin olamıyordum.
-Kim olduğunu bilmiyorum zaten kim olduğun beni ilgilendirmiyor.Sadece neden böyle bir yalan söylediğini merak ediyorum,Hanlı pazardan döndüğümde yemek için otağa gel.O zaman konuşalım.
Minho başıyla onay vermişti.Ben de Doğan Bey'in yanına gitmiştim.Otağa girdiğinde Doğan bey heybeye bir şey koymuştu.Önemli gibi duruyordu.
Beni görünce:
-Demek geldin haydi atlara binip gidelim.
Yanımıza birkaç Alp aldıktan sonra Hanlı pazara doğru yola çıkmıştık.Aklıma bir soru takılmıştı.Beni Hanlı pazarda Bizans tekfuruyla konuşurken görenler olmuştur.
Şimdi beni Doğan Bey'in yanında görünce Doğan bey'e bir şey söylerler miydi eğer söylerlerse bunu nasıl açıklayacaktım?
Sisteme isyan etmek istiyordum.Bazen keşke ölümsüzlüğü seçseydim diyordum.
Zorluklarla karşılaşacağımı biliyordum ama bu kadar da zor durumlarda kalacağımı bilseydim gelir miydim bilmiyorum.
-15.BÖLÜM SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüzlük mü Aşk mı?
Fantasy-Ne soracaksın? -Karnındaki bebek? O sorunun devamını getirmeden kaşlarımı çatarak ona doğru dönmüştüm. -Ne olmuş karnımdaki bebeğe? -Benim çocuğum mu? Gözlerim dolmuştu, -Benden bunun için şüphe mi ediyorsun? -Babamın ölmesine sebep olan bir kişide...