Sabah gün doğduğunda erkenden uyanmıştık.Eşyalarımızı toplayıp Cihan Temurla aşağıya inmiştik.
Askerler atların yanında bizi bekliyorlardı.Ata bindiğimizde Cihan Temur:
-Gitmek istediğinden emin misin?
Acı bir şekilde gülümseyerek:
-Hiç bu kadar emin olmamıştım!
Dedikten sonra dört nala atları obaya sürmeye başlamıştık.Rüzgar tenime çarpıyordu güneş ışıklarıyla gözüken tenimi yakıyordu.
Biraz zaman geçtikten sonra obanın girişine varmıştık.Ama bir düğün hazırlığı var gibi durmuyordu.Atlardan inip bağladıktan sonra obanın içine doğru yürümeye başlamıştık.Biraz ilerlediğimiz de Alplerin talim yaptığı yerde Alpler yine talim yapıyordu.
Beni gördüklerinde Alpbaşı yanıma gelerek:
-Aybala hatun!
-Alpbaşı neden talim yaparsınız bugün düğün yok mudur?
Alpbaşı elindeki kılıcı kınına geri koyduktan sonra:
-Siz bilmiyor musunuz?
-Neyi?
-Benim söylemem doğru olmaz siz Doğan beye gidip sorun!
-Doğan bey nerede?
-Siz gelmeden önce oba dışına çıktı atıyla.
-Nereye gitti?
-Bilmiyoruz!
-Eyvallah sağolasın kolay gelsin!
Yanımda duran kütüğün üzerine oturduktan sonra düşünmeye başlamıştım Doğan bey nereye gidebilirdi?
Aklıma obanın dışındaki buluştuğumuz ağaç geldiğinde ayağa fırlayarak:
-Benim bir yere gitmem gerek!
Melik şah:
-Nereye?
-Doğan beyin yanına!
Melik şah bir şey dememişti.Koşarak atıma binip obanın dışına atımı sürmeye başlamıştım.Bir süre sonra ağacın olduğu yere vardığımda Doğan bey sırtını ağaca yaslamış gözleri kapalı bir şekilde uyuyordu.
Yavaşça attan inip ben de atımı bağladıktan sonra Doğan beyin yanına oturmuştum.Daha öğlen olmamıştı.Uzun zamandır bu kadar huzurlu hissetmemiştim.
Derin bir nefes alıp verdikten sonra başımı Doğan Bey'in omzuna yaslamıştım.Bir süre öylece gökyüzünü izlemiştim.Doğan bey:
-Omzuma yaslanman bittiyse gözlerimi açabilir miyim?
Dediğinde başımı çekerek:
-Sen uyumuyor muydun?
-Hayır sadece gözlerimi kapatmıştım.
-Benim olduğumu nereden bildin?
-Burayı sadece sen ve ben biliyoruz!
-Ben sana bir şey sormak için geldim aslında!
Ne anlamında başını çevirmişti.Öksürdükten sonra:
-Bugün biz buraya düğün toyu için gelmiştik ama bir düğün hazırlığı yok neden?
Deyince başını diğer tarafa çevirip:
-Bunun için mi geldin buraya?
-Evet!
-Evlenmiyorum!
Şaşırmıştım ama kalbim rahatlamıştı.Üstümden büyük bir yük kalkmış gibi hissediyordum.
Gülümsememek için kendimi zar zor tutuyordum.
-Yaa öyle mi neden?
Dedikten sonra Doğan bey bana dönüp:
-Çünkü ben senin kadar gamsız değilim yüreğim dayanmazdı bir başkasının göğsünde uyumaya!
Dediğinde yutkunmuştum sanki söyleyeceğim sözler boğazımda düğümlenmişti.
Ben susmuşken o devam etti:
-Ben sana demiştim başkasıyla evlendiğim gün öldüğüm gün olacak diye ya sen verdiğin sözü tuttun mu?
İkimiz de ayağa kalkmıştık.Doğan bey yüksek sesle:
-Neden cevap veremiyorsun,o adamın karısı olduğunu bana söyleme eğer söylersen ben zaten ölmüşüm demektir!
Gözlerim dolmuştu sakin bir sesle:
-Seni çok özledim!
Dedikten sonra Doğan bey bana sıkıca sarılarak:
-Ben de!
-40.BÖLÜM SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüzlük mü Aşk mı?
Fantasy-Ne soracaksın? -Karnındaki bebek? O sorunun devamını getirmeden kaşlarımı çatarak ona doğru dönmüştüm. -Ne olmuş karnımdaki bebeğe? -Benim çocuğum mu? Gözlerim dolmuştu, -Benden bunun için şüphe mi ediyorsun? -Babamın ölmesine sebep olan bir kişide...