-ALEV ALEV-

71 11 4
                                    

Doğan bey tekfurun eline sapladığı hançeri çekip:

-Alpler Aybala hatunu hanın üst katındaki bir odaya götürün ve kapısını kilitleyin benden başkası o odaya girip çıkmasın.

Gücümü toplayıp ayağa kalkmıştım.Doğan beyin gözlerinden ateş çıkıyordu sanki,bana öyle bir bakışı vardı ki.

Hem öfke hem de tarif edemediğim bir duyguyla bakıyordu gözlerimin içine.

Alpleri takip edip yukarı çıkmıştım.Odaya girdiğimde kapıyı gerçekten kilitlemişlerdi.

Oda birisi için hazırlanmış gibiydi.Doğan bey Hanlı pazara gelmeden önce ayarlamış olabilir miydi?

Duvarın içindeki şöminenin önüne oturup kara kara içine düştüğüm bu durumdan sağ sağlim nasıl çıkarım diye düşünmeye başlamıştım.

Kapının kilidini açıyorlardı.Doğan bey kanlı eliyle içeri girip sert bir şekilde kapıyı çarptıktan sonra kapıyı içeriden kilitlemişti.

Yavaş yavaş kendimi duvara doğru geri çekmiştim.Korkudan karnımın içinde bir boşluk oluşmuştu sanki.

Gözüme oturduğum zeminin üstünde bulunan kırık cam parçası çarptı.Doğan bey elindeki kanlı hançerle üzerime doğru yürümeye başladığında yerdeki cam parçasına elimi uzatıp farkettirmeden almaya çalıştım.

Sesim titreyerek:

-Yaklaşma!

Derken ayağa kalkmıştım.Doğan bey beni duymuyor gibiydi.Elindeki hançerin üzerinden yere kan damlıyordu.

Kapıya doğru koşup bağırmaya başlamıştım:

-Kapıyı açın derhal emrediyorum.

Bir yandan da kapıyı tekmeliyordum.Doğan beyin kapıya yaklaştığını görünce elimdeki cam parçasını ona doğru tutarak:

-Yaklaşma yoksa istemediğim şeyler yapabilirim.

Kaçacak bir yerim yoktu.Doğan bey elimdeki cam parçasına bakarak:

-Bu elindekiyle mi bana zarar vereceksin?

Cesaretimi toplayıp Doğan Bey'in üzerine yürüyerek aramızda iki karışlık mesafe kalınca durdum ve kafamı kaldırıp gözlerinin içine bakarak:

-Sen benim kılıma zarar veremezsin!
Dedikten sonra elimdeki cam parçasıyla elmacık kemiğimin üzerinden bir kesik atmıştım.

-Ama bu yarayı bana sen açtın bunu asla unutma.Bu yüzümden süzülen kanlı gözyaşı senin eserin!

Elimdeki kanlı cam parçasını ateşin içine fırlatmıştım.Doğan beye bir karış kadar daha yaklaşarak elindeki hançeri boynuma tutarak:

-Bu odaya bunun için gelmemiş miydin?Hadi sana yardım ediyorum devam et!

Doğan bey beni duvara doğru iterek hançeri tekrar boynuma dayayıp:

-Prenses olduğun için mi bu cesaretin?

Gözyaşlarım yüzümdeki yarayı ıslatıp geçerken sızlatıyordu.

Acı bir gülümsemeyle:

-Hayır,Doğan Bey'in karısı olduğum için bu cesaretim.

Doğan bey gözlerini gözlerimden ayırmayarak:

-Neden yaptın söyle?

-Neyi?

-Düşmanlarımızla yaptığın görüşmeyi!

Ne demem gerekiyordu,her şeyi anlatabilirdim ama şu an bedeninde bulunduğum prenses anlatır mıydı,sonuçta ülkesi söz konusuydu.

Yalanda olsa bir şey söylemeliydim.Elimle hançeri tutan elini tutarak:

-Gerçekten benim sana ihanet ettiğimi düşünüyorsan şu an bu hançerle beni öldürebilirsin lakin ben Tekfurla görüşsem de sana asla ihanet etmedim bunu bilesin.

Dedikten sonra gözlerimi kapatıp artık kendimi zamanın akışına bırakmıştım,belki de baştan zamana karşı çıkarak buraya gelmem bir hataydı.

Yüzüme yaklaşan nefesin sıcaklığını hissediyordum.Doğan Bey elindeki hançeri boynumdan çekmişti.

Hançeri bıraktığı eliyle saçlarımı okşuyordu,alnını alnıma dayamış bir şekilde unutamayacağım şu sözleri söylüyordu:

-Eğer bana gerçekten ihanet etseydin bu hançeri sana değil kendi yüreğime saplardım.Nasıl bana ihanet eden bir kadına gönlümü ,tüm benliğimi kaptırdım diye.

Bu bir itiraf mıydı, nice düşmana korku salan Doğan bey bana gönlünü mü vermişti,tüm benliğiyle benim olduğunu mu söylüyordu?
-17.BÖLÜM SONU-




Ölümsüzlük mü Aşk mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin