Cihan Temur ,ben ve birkaç asker Kayı obasına doğru yola çıkmıştık.Günlerce konakladıktan sonra Kayı obasına yaklaşmıştık.
Kayı obasına gitmeden Hanlı pazarda bir gece konaklamaya karar verince atları bağlayıp Han'ın içine girmiştik.Bir masaya oturduğumuz da etrafa göz gezdirirken Doğan beyi görmüştüm.
Başka bir masada oturuyordu.İki ay olmuştu onu görmeyeli.Kokusuna,sesine, sıcaklığına öyle hasrettim ki.Yanına gitmemek için kendimi zor tutuyordum.
Benim baktığım tarafa bakan Cihan Temur hancıyı yanına çağırarak:
-Şu masadaki beye söyler misin bizimle yemek yer mi?
Hancı gittikten sonra Cihan Temur'a dönüp:
-Ne yapmaya çalışıyorsun?
Gülerek:
-Sen de yanına gelsin istemez misin?
Dedikten sonra cevap verememiştim.
Doğan bey masasından bizim olduğumuz tarafa bakınca gözlerimiz bir araya gelmişti.
Bir süre öylece birbirimize baktıktan sonra Doğan bey hancıya bir şeyler söyleyip masadan kalkıp Han'dan dışarı çıkmıştı.
Hancı elinde bir şerbet testisiyle yanımıza gelince:
-O bey size bu şerbeti ikram etmemi söyledi.
Ben heyecanla:
-Başka bir şey söylemedi mi?
-Birde masadaki kadının yani sizin obaya gelmemeniz gerektiğini söyledi.
-Neden?
-Nedenini sorarsanız şöyle söylememi söyledi"Kalbi bu kadar acıya dayanabilir mi bilmiyorum çünkü ben dayanamıyorum".
O sırada Cihan Temur:
-Tamam hancı çekilebilirsin!
Dedikten sonra gözlerime bakarak:
-Bence gitmeliyiz çok merak ediyorum ben olacakları!
Derken içeri Moğollar girmişti.Diğer müşterileri dışarı zorla çıkarmışlardı.
Başlarındaki Moğol komutanı Hancının kızını yerde sürükleyerek yukarı götürmeye çalışıyordu ki ben Cihan Temur'un kılıcını kınından çıkararak ayağa kalkmıştım.
Moğol komutanının yanına doğru hızlı adımlarla yürürken Cihan Temur sakince olanları izliyordu.
Bağırarak:
-Kızı bırak!
Moğol komutanı sırıtarak bana:
-Onu bırakıp seni almama ne dersin?
-Hadi gel bakalım alabiliyor musun?
Dediğimde kızı bırakmıştı üzerime doğru yürümeye başladığında kıza dönerek:
-Sen Handan çık!
Derken kılıcımı Moğol komutanına doğrultarak:
-Sıkıyorsa bana dokunmayı bir dene!
Moğol komutanı gülerek üzerime yürümeye devam ederken bir el beni geri çekip önüme geçince önümde dikilen kişinin Cihan Temur olduğunu anlamıştım.
Elimdeki kılıcı alarak Moğol komutanına:
-Sen kimin üzerine yürüdüğünü biliyor musun?
-Yatmak istediğim bir kadının üzerine yürüyorum!
Dedikten sonra Cihan Temur kılıcı sarhoş olan Moğol komutanının boynuna dayayarak:
-O üzerine yürüdüğün kadın benim kadınım ve Perslerin kraliçesi!
Dedikten sonra Moğol komutanının boğazını kesmişti.Her yere kan fışkırırken elleriyle gözlerimi kapatmıştı.
Diğer Moğol askerleri yerde kanlar içinde yatan komutanı dışarı götürüyorlardı.Arkamı döndükten sonra Cihan Temur beni tutarak üst kata çıkarmıştı.
Odaya girdiğimiz de gözlerine bakarak:
-Ya senin için bir sorun olursa?
-Benim yaptığım hareketlere bir şey diyemezler.
-Derlerse?
-Baş üstünde baş taş üstünde taş bırakmam.Hele ki benim kadınıma göz dikerlerse!
-Şunu söyleyip durma!
-Benim kadınım değil misin?
-Her yerde söyleme bunu!
-Neden utanıyor musun?
-Hayır ben senin kadınım değilim neden utanayım?
-Benim yanımdaysan bana aitsin demektir!
-Her neyse bu odada mı kalıyoruz?
Kafasını evet anlamında sallayarak yerdeki su kovasını işaret edip:
-Ellerimdeki kanı temizlememe yardım eder misin?
-Şu mindere otur.
Dedikten sonra su kovasını alıp ellerini yıkamasına yardım etmiştim.Uyumaya hazırlanırken tek düşündüğüm şu an yaşadıklarımın kesinlikle bir rüya olduğuydu.
Sevdiğim,aşık olduğum adam başkasının göğsünde mi uyuyacaktı?
-39.BÖLÜM SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüzlük mü Aşk mı?
Fantasía-Ne soracaksın? -Karnındaki bebek? O sorunun devamını getirmeden kaşlarımı çatarak ona doğru dönmüştüm. -Ne olmuş karnımdaki bebeğe? -Benim çocuğum mu? Gözlerim dolmuştu, -Benden bunun için şüphe mi ediyorsun? -Babamın ölmesine sebep olan bir kişide...