Melik şah:
-Gelsin hele.
Cangumla Minho prensesi kollarından tutarak yavaşça içeri getirip mindere oturtmuşlardı.Prenses başını eğerek:
-Kayı obasının beyi Melik Şahı tüm saygımla selamlıyorum.Kusura bakmayın ayakta selamlayamıyorum.
Dedikten sonra yanındaki minderde oturan Alparslan beyden bir hançer istedi.
Elbisesinin üst katını kaldırarak astarını yırttı.Mektubu oraya saklamıştı.Mektunu Minho'ya verip Melik şaha vermesini söyledi ve :
-Bu mektubu kral babam size göndermişti.Canım pahasına koruduğum bu mektup krallığımız için çok önem arz ediyor şahım.
Melik Şah mektubu alıp okumaya başladığında Prenses, Doğan beye bakmak için başını çevirdiğinde Doğan Bey'in de ona baktığını görüp gözlerini Melik şaha doğru çevirdi.
Melik şah mektubu okumayı bitirdiğinde:
-Bu hafta içinde düğün yapacağız.Babanız da en kısa sürede bu düğünün olmasını istiyor.
Düğün olacağını zaten biliyordum ama kiminle evlenecektim.Moğol komutanın dediğine göre Doğan beydi.Ama merakıma yenilip:
-Bu sorumu mazur görün lakin ben kiminle evleneceğim?
Herkes meraklı gözlerle Melik Şahın ağzından çıkacak isme odaklanmıştı.
Melik şah elindeki mektubu tekrar bağlarken:
-Babanız evleneceğiniz kişiyi sizin seçmenizi istiyor ben de buna izin veriyorum.
Deyince şaşkınlıkla Cangum'a bakmıştım.Ne yapmalıydım,kiminle evlenmeliydim buna nasıl karar verecektim?
Melik şah:
-Söyle bakalım sen ne düşünüyorsun?
Biraz düşündükten sonra içimden gelen hisle:
-Buraya geldiğimde Moğollar tarafından saldırıya uğradım eğer Doğan Bey olmasaydı büyük ihtimalle o Moğol komutanı bana türlü işkenceler yapardı.Benim için en doğru kişinin Doğan bey olduğunu düşünüyorum.
Deyince Melik şah:
-Peki o halde,Doğan oğlum alplere söyle hazırlıklara başlasınlar.Şenlikler başlasın,kazanlarda yemekler kaynasın,yarışmalar yapılsın.
Prenses:
-O zaman ben dinlenmek için gidiyorum.Anlayışınız için teşekkür ederim.
Melik Şah:
-Tamam kızım git dinlen.
Prenses meclis otağından çıktıktan sonra Doğan bey:
-Lakin baba prenses gelmeden önce gardaşım Gündüzle evlenecek dememiş miydiniz?
-Gardaşın şu an seferdedir.Goryeo krallığı her ne kadar şu an zayıf bir krallık olsa da kızlarını güvenerek bize gönderdiler ve istediği kişiyle evlenmesini rica ettiler.İsteklerini geri çevirmek bize uygun olmaz.
Dedikten sonra çadırdan çıktı.Aradan dört gün geçmişti,prenses kendisini toparlamıştı.Düğün hazırlıkları devam ediyordu.Koyunlar kurban edilmişti,açlar doyurulmuştu.
Prenses Minho ve Cangumla obanın içinde yürüyüş yaparken aklına bir şey takılmıştı,Minho aldığı o kılıç ve ok darbesine rağmen nasıl sapasağlamdı.
Gayet iyi hareket ediyordu,bu prensesin aklını kurcalamıştı Minho'ya dönüp:
-Sen nasıl oldun yaraların iyileşti mi?
Deyince Minho başını yukarı aşağı sallayarak iyi olduğunu ifade etti.Prensesin aklında yine de soru işaretleri kalmıştı.
Yürürken Alplerin talim ettikleri alana gelmişlerdi.Doğan beyse obaya yeni geliyordu.Atının arkasında avladığı ceylanı bağlamıştı.
Bizi görünce atını alplere verip yanımıza geldi.
-Bugün nasılsınız Prenses?
-Tanrıya şükür iyiyim.Lakin bana prenses diye seslenmeyin lütfen.Ben artık bu obanın bir parçasıyım.
Doğan Bey prensesin adını düşünüyordu ki,
-Benim adım Aybala.
Dedi prenses.Doğan bey şaşırmıştı bu bir Türk ismiydi.
Prenses:
-Annem bir Türk olduğu için adımı Aybala koymuş kral babam.Babama göre annem aymış ben de ayın kızı Aybala.Türklerde bala çocuk demek sanırım.
Deyince Prensesin aklına hekimin söyledikleri gelmişti.Kendi içinden acaba Doğan bey biliyor mu ,bilmiyorsa ona söylemelimiyim diye geçiriyordu.
O sırada Doğan bey Aybala'ya:
-Sizinle bir konu hakkında yalnız konuşabilir miyiz?
Dediğinde prensesin aklından binbir türlü soru geçiyordu.
-8.BÖLÜM SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüzlük mü Aşk mı?
Fantasy-Ne soracaksın? -Karnındaki bebek? O sorunun devamını getirmeden kaşlarımı çatarak ona doğru dönmüştüm. -Ne olmuş karnımdaki bebeğe? -Benim çocuğum mu? Gözlerim dolmuştu, -Benden bunun için şüphe mi ediyorsun? -Babamın ölmesine sebep olan bir kişide...