Gözlerimi yavaş yavaş açıyordum,ani bir şeyle karşılaşıp korkamayayım diye.Yanımda garip giyinişli bir kız:
-Prenses uyandı hemen kraliçeye haber verin!
Kapıda siyah kıyafetli duran adam kızın söyledikleri üzerine yanımızdan ayrılmıştı.Kendimi ele vermemeliydim sanırım bir prenses olarak gözlerimi açmıştım ama neden yanımdaki bu insanların Türk olmadığını hissediyordum.
Kapıdan kırklı yaşlarında bir kadın odaya girince yanımdaki kız eğilerek selam verdi.Bu kültürü biliyordum taşlar yavaş yavaş yerine oturuyordu,kadının saçındaki toka kıyafetleri kocaman yüzükleri ve sade makyajlarıyla bilinen Kore'de yani Goryeo dönemindeydim.O zaman şu an Moğol istilasıyla uğraşıyordu Goryeo krallığı.
Tüm bu ayrıntıları düşünürken karşımdaki kadın gelip yanıma oturdu ve bana:
-Evleneceğin için üzgün olduğunu biliyorum ama bunun krallık için ve ülkemizin geleceği için olduğunu lütfen unutma.
Evlenmek mi diye aklımda şimşekler çakmıştı.İstediğim yere gelemediğim gibi gerçek aşkımla tanışmadan başka birisiyle mi evlenecektim yani.Sistemde bir hata olmuş olmalıydı,beni gönderirken yanlış bir şeyler olmuş olmalı kesinlikle.
Ağzımdan tek bir kelime bile çıkmıyordu.Kraliçe yanımdan ayrıldıktan sonra yanımdaki kız ve adam odada beklemeye başladılar.İkisininde ağzından çıt çıkmıyordu.Kore dizilerinde izlemiştim bunlar prensesin en yakın arkadaşları büyük ihtimalle.Kadın yardımcısı erkekte koruması olmalıydı.
Adlarını sorsam benden şüphelenirler miydi acaba diye düşünmeden direk siyah giyimli kılıç taşıyan adama senin adın neydi bu aralar unutkanım hatırlamıyorum deyince,ikisi de bana şaşkın gözlerle bakmaya başladılar.
Kız şaşkın bir ses tonuyla:
-Majesteleri ben Cangum,yanımdaki ise Minho.Biliyorsunuz Minho konuşamıyor,neden ona böyle bir soru sordunuz?
Deyince başımdan sanki kaynar sular dökülmüştü.Büyük bir pot kırmış gibi hissediyordum,Minho'nun şüpheli bakışlarından dolayı.Bir iki saat sonra saray doktoru gelmişti yanımıza.Beni kontrol ederken ben hemen zekice bir şey söyledim:
-Aslında ben kim olduğumu ve bütün bu insanları hatırlamıyorum,nedeni ne olabilir?
Doktor da büyük ihtimalle ilk defa böyle bir vakayla karşılaşıyordur tabi o da gelecekten gelen biri değilse.Gülümseyerek bana:
-Bu yaşadığınız kötü olayın sonucu olmalı.Kafanızı sert bir şekilde vurmuşsunuz belliki ama merak etmeyin bu tür vakalar uzun sürmeden iyileşiyor.
Bunları söyledikten sonra çıktı.Minho ve Cangum'un bakışları da normalleşmişti artık bana garip bakmıyorlardı.Doktor'un gitmesinden çok bir süre geçmemişti ki kapıdan bir ses:
-Prenses hazretleri,Kral sizi huzuruna bekliyor sizinle konuşacakları varmış.
Cangum'a bu kişinin kim olduğunu sordum.Baş hadımmış kendisi.
Üzerimi değiştirdikten sonra kralın huzuruna çıkmak için odamdan ayrıldım.Arkamda beşten fazla insan vardı.Yanımda Cangumla Minho yürüyordu arkamızda da sekiz tane nedime.
Demek ki gerçekten böyle bir şey varmış.İzlediğimde çok şaşırırdım yok canım olmaz bu kadar derdim ama oluyormuş.Kralın huzuruna geldiğimizde yanımda gelen kişiler beni dışarda beklemek üzere sıraya girmişlerdi ben de içeri girdim.
Yavaş yavaş yürüyordum yaklaştıkça kralın yüzü netleşiyordu.Artık net görüyordum yüzünü.Baş hadım bana bakarak öksürmeye başladı.Eğilmem gerekiyormuş,ben de hafıza kaybını işe katarak:
-Kusura bakmayın babacığım lakin başımı çok sert vurduğumdan çoğu şeyi hatırlamıyorum.
Kral gülerek:
-Sen bu kadar nazik konuşur muydun prensesim?
Demekki nazik biri değildim.Gülümseyerek:
-Başımı çarptığımdan dolayıdır.
Kral eliyle yanına oturmamı işaret etti.Yanına oturduğum da kralın yüzünde bir hüzün hakim oldu.Bana hüzünlü bir sesle:
-Moğollar ülkemize yağma yapıyor biliyorsun değil mi kızım?
Evet biliyordum tarih hocam sağolsun.
-Evet baba.
-Sırf bu yüzden ittifak arıyorduk ve Türkler bizimle ittifak olmaya karar verdiler ama bir güvence istiyoruz.
-Nasıl bir güvence?
Kral iç çekerek:
-Evlilik gibi.
-Ahh evet bugün söylüyorlardı beni evlendiricekmişsiniz.
-Demek duydun.
Kral herhalde kızının önceden haberi olduğunu bilmiyordu.
-Evet burası saray her şey hızlı yayılır.
-Sen ne düşünüyorsun peki?
Düşünür gibi yaptıktan sonra:
-Tabi ki ülkemin refahını düşünmem gerek sonuçta ben bir prensesim ve ülke sorunları benim sorunlarım çözümü bensem neden kabul etmeyeyim ama kiminle evleniyorum tam olarak onu bilmek istiyorum.
Kral elini sakalında gezdirirken:
-Kayı obasına gidiceksin çünkü Türklerden tek o oba ittifak kurdu bizimle küçükte olsa güçleri çok fazla.O obadan Melik Şahın oğullarından biriyle evleneceksin ama kiminle olduğunu ben de bilmiyorum.Demek Kayı obasına gönderileceğim o zaman sistem de bir hata olmadı istediğim gibi Kayı obasına gidicem.
-Anladım majesteleri peki ne zaman yola çıkacağım?
-İki gün sonra.
-O zaman sağlıcakla kalın majesteleri her şey sizin ve krallığımız için.
Gibi havalı bir söz söyledikten sonra kendimi yıldız gibi hissederek ana saraydan çıkıp kendi odama dönmek için yürümeye başladım.
-BÖLÜM 2 SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüzlük mü Aşk mı?
Fantastik-Ne soracaksın? -Karnındaki bebek? O sorunun devamını getirmeden kaşlarımı çatarak ona doğru dönmüştüm. -Ne olmuş karnımdaki bebeğe? -Benim çocuğum mu? Gözlerim dolmuştu, -Benden bunun için şüphe mi ediyorsun? -Babamın ölmesine sebep olan bir kişide...