Kendime geldiğimde bir yatakta yatıyordum.Obadaki yataklara benzemiyordu.Yerden yüksekti bu yatak.
Üzerimdeki örtüyü çektikten sonra ayağa kalkıp etrafa bakmaya başladım.Sadece küçük bir pencere vardı,içeride de bir yatak ve ayna.
Odada gezinirken içeriye birisi girmişti.Dikkatle yüzüne baktığımda Pers prensi Cihan Temur olduğunu farketmiştim.
Sinirle:
-Sen yaptın değil mi,az daha ölüyordum!
Cihan Temur sakin bir şekilde yatağa oturup:
-Ölmedin sonuçta hâlâ bana bağıracak gücün var.
-Doğan bey kaçırıldığımı farkederse seni yaşatmaz!
-Doğan beyin şu an oldukça meşgul.Seni düşünecek vakti olduğunu sanmıyorum.
-Çok yakında farkedicektir.
-Şu an obada babasının ölmesine sebep olan haini arıyor.
-Ne?
-Sence o hain kim?
-Saçmalama ben hiçbir şey yapmadım!
-Sana demiştim elbet benim yanıma geleceksin diye.
-Bırak beni obaya gitmek istiyorum!
-Olur ama gidersen seni obadan sağ çıkaracaklarını sanmıyorum,tercih senin.
Melik şahın ölümünden beni sorumlu tutmuşlardı.Doğan bey buna inanır mıydı?
-Tamam bırakın beni,obaya gideceğim!
Cihan Timur kapıda ki Pers askerlerine:
-Kraliçenizi Kayı obasına geri götürün!
Askerler:
-Emredersiniz!
Kaşlarımı çatarak:
-Kraliçe mi?
Cihan Temur gülerek:
-Aaa! doğru sana söylemeyi unuttum.
-Neyi?
-Artık tahta çıktım ve seni de resmi olarak kraliçem ilan ettim.
-Ne?
-Yani her türlü yaşamak zorundasın.
Beynime kan sıçramıştı.Başım dönmeye başlamıştı.Duvara tutunarak:
-Yardım et!
-Ne oldu?
-Bilmiyorum başım döndü bir anda.
Cihan Temur kolumdan tutarak yatağa oturtmuştu beni.Bir süre uzandıktan sonra Pers askerleri beni Kayı obasına götürmüşlerdi.
Geceyi kale de geçirmiştim.Obaya geldiğimde gün doğuyordu.Hızlı adımlarla otağa doğru varmıştım.
Alpler obanın içinde nöbet tutuyorlardı.Beni gördüklerinde yanıma koşarak:
-Aybala hatun nerelerdeydiniz başınıza bir iş geldi sandık tüm Alpler sizi aramak için Doğan beyle oba dışına gittiler.
Demek ki hâlâ benim hain olduğumu öğrenmemişlerdi.Ben hain değildim ama oba halkı için kendimi feda etmek zorundaydım.
Alplere dönüp:
-Doğan beye varın geldiğimi söyleyin.
Alpler haber vermek için gittiğinde ben de Nurbanu hatunla Selcan'ı görmek için ana otağa gitmiştim.
Nurbanu hatun Kur'an'ı Kerim okuyordu.Selcansa Nurbanu hatunun dizine başını koymuş yanan harlı ateşe bakıyordu.Benim geldiğimi gördüklerinde Selcan doğrulmuş Nurbanu Hatunsa elindeki Kur'an-ı kenara koymuştu.
Gidip yanlarına oturmuştum.Selcan:
-Yenge neredeydin?
Nurbanu Hatun:
-Kızım neredeydin?
Yutkunarak ne cevap vereceğimi düşünüyordum o anda ağzımdan şu kelimeler dökülüverdi:
-Hava almak için obadan dışarı çıkmıştım bir anda kayboldum geceyi bir handa geçirdim sabah olunca da bir at tutup geldim.
Nurbanu Hatun pek inanmış gibi görünmüyordu.Selcan yanıma gelip boynuma sarılarak:
-Geldin ya mühim olan o.
Dışarıdan at nalı sesleri geliyordu.Doğan bey nefes nefese ana otağa girmişti.Beni görünce koşarak bana sarılmıştı.Sarıldıktan sonra:
-Sultanım neredeydin?
Nurbanu hatuna ve Selcan'a söylediklerimi Doğan beye de söylemiştim ama o da inanmış gibi görünmüyordu.Güneş tamamen doğmuştu.Biz hep beraber ana otağda oturuyorduk.
Bamsı bey de ana otağa geldiğinde Nurbanu Hatun:
-Doğanım sen bir hainden bahsediyordun buldunuz mu o kansızı?
-Yok ana daha bulamadık ama bulmam an meselesi,bir haber bekliyorum o mektup gelince hainin kim olduğunu öğreneceğim.
Alnımdan terler akmaya başlamıştı.Selcan beni görünce:
-Yenge iyi misin?
Midem bulanıyordu,ağzımı tutarak kendimi dışarı zor atmıştım.Çok fena üşütmüş gibiydim.Bir yandan terliyordum bir yandan da kusuyordum.
Stresten diye düşünüyordum.Elimi yüzümü yıkayıp geri dönünce Selcan:
-Yenge yoksa sen....
Otağda çıt çıkmıyordu.
-Yoksa sen yüklü müsün?
Aklıma hamile olacağım hiç gelmemişti.Kafamı iki tarafa sallayarak:
-Zannetmiyorum,bence son zamanlarda çok yoruldum vücudum buna tepki veriyor.
Nurbanu Hatun:
-Olmaz öyle hekimi çağıralım,hekim bir baksın.
Doğan bey dışarıdaki alpe hekimi çağırmasını söylemişti.Herkes sakin bir şekilde hekimi bekliyordu.Hekim geldiğinde nabzımı ölçmesi için kolumu sıvamıştım.Hekim nabzını ölçtükten sonra :
-Müjdemi isterim beyim , Aybala Hatun gebedir.
Otağda bir anda herkesin yüzünde gülümseme oluşmuştu.Bense hâlâ duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum
.Doğan bey beni ayağa kaldırdıktan sonra alnımdan öpüp:
-Bu acılı zamanımızda bize öyle bir müjde verdin ki,varolasın.Keşke babamda bu günleri görseydi öyle müteşekkir olurdu ki.
Dedikten sonra kendimi geri çekip:
-Kendimi iyi hissetmiyorum,otağımıza gidip dinlenmek istiyorum!
Selcan benimle beraber otağa gelmişti.İki gündür üzerimde olan kıyafetleri değiştirip yastığa başımı koymuştum.
Boş bir şekilde çadırın tavanına bakıyordum.Cihan Temur gebe olduğumu duyarsa karnımdaki bebeği kendi elleriyle doğmadan öldüreceğini söylemişti.
Duymaması imkansızdı.İki günün yorgunluğu bedenimi çok hırpalamıştı.Toprak beni kendine çekiyordu sanki.O çekim kuvvetine daha fazla dayanamayarak kendimi teslim etmiştim.
-26.BÖLÜM SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüzlük mü Aşk mı?
Fantasía-Ne soracaksın? -Karnındaki bebek? O sorunun devamını getirmeden kaşlarımı çatarak ona doğru dönmüştüm. -Ne olmuş karnımdaki bebeğe? -Benim çocuğum mu? Gözlerim dolmuştu, -Benden bunun için şüphe mi ediyorsun? -Babamın ölmesine sebep olan bir kişide...