-GÜNBATIMI-

99 12 17
                                    

Aybala Minhoyla Cangum'a yanından ayrılabileceklerini söyledikten sonra Doğan Beyle beraber ata binip obanın dışındaki çınar ağacının altına gittiler.

Aybala attan indikten sonra gökyüzüne bakarak:

-Kırmızı en sevdiğim renktir.Tonları çok güzel değil mi?

Güneş yavaş yavaş batıyordu.Doğan bey:

-Evet güzel renk ama ben maviyi tercih ederim sonuçta her rengi içinde barındırabiliyor.

-Benimle ne konuşmak istiyordunuz?
Doğan bey çınar ağacının altına oturarak:

-Sen de otur lütfen.

Aybala da ağacın altına oturduktan sonra Doğan bey:

-O gün handa seni tedavi eden hekimbaşı bana bir şey söyledi ama ne dilim bunu söylemeye cesaret ediyor ne de ben seni kırmak istiyorum.

Aybala yüzünde acı bir gülümsemeyle:

-O halde ben size söyleyeyim benim dilimde kalbimde bunu kabullendi.Aldığım darbeden dolayı çocuğum olamazmış.Hatta hayatta kaldığım için Tanrı'ya şükretmeliymişim.

Doğan bey hem şaşkın hem de üzgün gözlerle Aybala'ya bakıyordu:

-Demek sana da söyledi.Aslında bu konu benim için önemli değil.Ben sadece...

Derken Aybala Doğan Bey'in sözünü keserek:

-İsterseniz sizinle olan evliliğimi iptal edebilirim.Bu oba da yaşamam için illa Şahın oğullarından biriyle evlenmem gerekmiyor Alplerden biriyle de evlenebilirim.Sonuçta siz benim ülkeme yardım ediyorsunuz.Ben oba da kaldığım sürece bu barış devam edicektir.

Deyince Doğan Alp iki kaşını çatarak:

-Bu sözleri ne ben işittim ne sen söyledin.Ben asla bir hatunu bu yüzden küçüksemem,küçümsetmem de bunu böyle bilesin.Bu asla utanılacak bir şey değil bana göre ama çevre tarafından baskı olacağı için sen üzülürsün diye üzülürdüm.

Dedikten sonra Aybala ağlamaya başladı.Doğan bey:

-Yanlış bir şey mi söyledim Prenses neden ağlarsın?

-Hayır siz yanlış bir şey söylemediniz,asıl yanlışı ben size yapıyorum benim yüzümden çocuğunuz olmayacak.

-Çocuğun olması için illa senin kanından olması gerekmez ki.Yürek bağı denen bir şey vardır.Yüreğinle bir çocuğa bağlandın mı işte o çocuğun annesi babası olursun.Ve bu seninle evlenmem için bir engel değil.

-Yani buna rağmen benimle evlenecek misiniz?

-Evet,sizin gibi yürekli bir hatunla kim evlenmek istemez?

Aybala yüzündeki yaşları silerken Doğan Beyle evleneceği için ne kadar şanslı olduğunu hissediyordu.

Kendisini yargılamayacak onu o olduğu için kabul eden biri.Bir süre daha günbatımını izledikten sonra ata binip obaya geri döndüler.Belki de bu büyük aşkın ilk tomurcuklarıydı.

Obaya geldiklerinde Doğan bey Aybala'yı çadırına götürüp veda ederken kalbinde sanki bir şeyler hareket ediyordu,hızla nefes alışverişine hakim olamıyordu.Aybala da aynı durumdaydı.

Doğan bey:

-O zaman Allah'a emanet ol ben de gideyim artık.

-Tanrı seni korusun.

Dedikten sonra tam içeri girecekken Doğan bey:

-Aybala!

Aybala arkasına döndüğünde Doğan bey elinde bir ayna tutuyordu.Ve aynayı Aybala'nın ellerine vererek:

-Bunu Halep'ten evleneceğim hatuna vermek için almıştım.Kader bizi bir araya getirdi bu aynaya baktıkça beni hatırla.

Dedikten sonra yanından ayrıldı.Aybala da elindeki aynayla çadırın içine girdiğinde gülüyordu.Cangumla Minho da çadırda Prensesi bekliyorlardı, prensesi görünce Cangum:

-Bir an hiç gelmeyeceksiniz zannettik prensesim.Çok mutlu görünüyorsunuz.Gündüz halinizden eser yok.

Aybala Cangumla Minho'ya elindeki aynayı gösterip:

-Bunu bana Doğan bey verdi.Baktıkça onu hatırlamamı söyledi.

Dedikten sonra Minho ayağa kalkıp çadırdan çıktı.Cangum da Prenses'i yanına oturtup:

-Majesteleri buraya hangi amaçla geldiğimizi unutmayın lütfen ve kendinize gelin.

Hangi amaçla gelmiştik ki,evlenmek için gelmemiş miydim iki devletin barışını korumak için.Yoksa bu zamana gelmeden önce şu an bedeninde bulunduğum kişi başka bir amaçla mı buraya gelecekti?
                          -9.BÖLÜM SONU-

Ölümsüzlük mü Aşk mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin