Sabah uyandığımda Doğan bey yine erkenden kalkıp otağdan çıkmıştı.
Kıyafetlerimi değiştirip Doğan Bey'in bana düğün gecesi verdiği kolyeyi boynuma takmıştım.
Yeşili gerçekten göz alıcıydı.Şekli bir yılanın gözlerini andırıyordu sanki.
Cangum'u iki gündür görmüyordum.Başına bir iş mi gelmişti acaba,neden yeni aklıma gelmişti?
Obadakilere sormak için dışarı çıktığımda Pers prensi karşımda dikilmiş bana:
-Gününüz aydın olsun Majesteleri!
-Seni görene kadar öyleydi ama artık karardı sanırım.
O sırada etrafa bakınıyordum.Yanıma gelip:
-Birini mi arıyorsunuz?
-Evet kaç gündür Cangum'u göremedim.Nerede bilmiyorum başına bir iş gelmiş olabilir.
-Başına bir iş gelmedi lakin bir işi çıktığı doğrudur.
-Bir işi mi çıktı,ne demek istiyorsun?
-Diyorum ki emrim üzerine İran'a geri döndü.
-Emrin üzerine mi,nasıl Cangum'da mı bir hain?
-Hain değil ülkesi için çabalayan bir pers kadını.
Cangum da mı prensese yani bana ihanet etmişti.O da bir haindi,yıllardır prensesin yanında yetişen bir ajandı.Pers prensi:
-Dört gün sonra Bizans tekfuruyla görüşmeniz gerekiyor ama bu sefer Hanlı pazarda değil.
-Nerede?
-Kalede buluşmanız gerekiyor.
-Aklıma bir şey takılıyor.
-Aklınıza takılan nedir?
-Benim babam gerçekten Türklere ihanet etmedi ve gerçekten şu an Goryeo moğollorla savaşıyor değil mi?
-Evet babanız gerçekten yardıma ihtiyacı olduğu için Türklerle antlaşma yaptı.Yoksa sizi ya Türklere verecekti ya da moğollara.Yani her türlü sizi bir piyon olarak kullanacaktı.
Doğru söylüyordu her türlü prenses bir piyon olarak kullanılacaktı.Belki de o yüzden ben şu an onun bedenindeydim,belki de.....
Diye düşünürken Pers prensi parmaklarını şıklatarak:
-Çok düşünme sadece sana söylenileni yapmalısın.Dün Doğan beyin sana söyleyeceği mühim mesele neydi?
Pers prensine Doğan Bey'in göç planını şimdiden nasıl söylerdim.Pusu kurabilirlerdi.
-Önemli bir mesele değildi.
-Aybala,bunu başkasına söylesen belki inanırdı ama ben seni tanıyorum yalan söylemeyi bilmiyorsun.Şimdi bana doğruyu anlat!
Doğan Bey'in söylediklerini anlatamazdım.
-Bilmek mi istiyorsun gerçekten?
-İstemiyorum,emrediyorum!
Küçümseyici bir gülüşle:
-Tamamlanmamış evliliğimizi ne zaman gerçek bir evliliğe dönüştüreceğimizi konuşmuştuk.Ayrıntıları anlatmamı ister misin?
-Buna inanacağımı mı düşünüyorsun?
-İster inan ister inanma.
Kolumdan tutup beni otağın içine doğru çektikten sonra:
-Ne kadar istemesen de sonunda benim yanımda olacaksın.
Güneş,Pers prensinin sarı gözlerine çarparak rengini gümüşe çeviriyordu.Simsiyah saçlarıyla kolumu sıkı sıkı tutan bu adam gümüşi gözleri ve simsiyah saçlarıyla bir gece ortaya çıkan kurtlara benziyordu.
-21.BÖLÜM SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüzlük mü Aşk mı?
Fantasy-Ne soracaksın? -Karnındaki bebek? O sorunun devamını getirmeden kaşlarımı çatarak ona doğru dönmüştüm. -Ne olmuş karnımdaki bebeğe? -Benim çocuğum mu? Gözlerim dolmuştu, -Benden bunun için şüphe mi ediyorsun? -Babamın ölmesine sebep olan bir kişide...