Nisa'nın Ağzından.
"Çiçek Müdür gerçekten çok iyi biriymiş. Hem da yaşına göre çok güzel."
Ali'nin dediği şey üzerine gülümsedim. Çiçek Müdür, Edalarla ilgilenip okulun idari kısmını tanıtmıştı. Geri kalanını da ben tanıtacaktım.
Eda, Aliye kızıp karnına doğru yumruk attı.
"O senin Hocan Hocan. Edepsizlik etme." dedi Eda.
Aklıma hemen bir replik geldi. Ali'nin de aklına bu gelmiş olacak ki aynı anda" O senin KOCAN KOCAN." dedik.
"Ay ama gerçekten şunu söyleyebilirim kadın hem iyi , hem güzel, hem de anlayışlı. Yüzündeki maskenin kalmasına müsade etti mesela."dedi Eda Ali'ye.
Çiçek Müdür gerçekten abarttıkları kadar vardı. Ben bu okula geldiğimden beri bana çok yardımcı olmustu. Ali'nin yüzündeki maskeye izin vermesi beni de şaşırmıştı. Çünkü fazla dikkat çekiyordu. Şu anda bile dördümüz arasında dik dik bakılan Aliydi.
"Öhm öhm" diyerek arkamdan bir ses geldi. Cemin sesiydi bu. Kendisinin de burada olduğunu belli etmeye çalışıyordu kendince. "İlk ders ne? Gelmeden önce programa bakamadım da?"dedi yanıma doğru gelerek.
"Şe..şey İngilizce ol...olması gerek. İngilizce sınıfı okulun en ucunda. Ve yeni hoca girecek derse. O..kul kurallarımız da katıdır. Geç ka..kalırsak ilkinde uyarı ikincisinde ceza uygulanıyor. Ve be.. ben faz..lasıyla ceza aldım." diyerek koridorun duvarında ki haritayı gösterdim.
"İşte buraya gitmemiz gerek. Gitmek için 3 dakikamız var. Maalesef ki buradan orası 6 dakika sürüyor."
"Peki koşarsak kaç dakika sürer?" diyen Cem'e doğru baktım.
"Artık iki dakikamız kaldığına göre hayatta yetişemeyiz." dedim.
Tek kaşını havaya kaldırıp "Denemeden bilemeyiz." diyerek koşmaya başladı.
Eda'da hemen benim elimden tuttu ve beraber koşmaya başladık.
Ne çok koşmayı seviyor bunlar da arkadaş?
Ha ilginç olanda baya hızlı koşmaları.
Herkes şimdiden sınıflara girdiği için koridor boştu. Rahatlıkla koşabiliyorduk. Sadece bir kaç kişi vardı. Onlarda zaten sınıflarının önündeydi.
Tam yolu yarılamıştık ki zil çaldı. Geç kalmıştım. HER ZAMANKİ GİBİ. Eda'nın da zili duyduğuna eminim ama yine de koşmaya devam ediyordu. Tabi peşinde beni de sürüklemeyi ihmal etmiyor.
Dört dakikanın sonunda İngilizce sınıfının önüne gelmiştik. Ben hariç hepsi turp gibiydi. Nefes nefese kalmış bir şekilde kapıyı tıklatıp içeriye girdim. Arkamdan da diğerleri girdi. İçeriye girerken eksik bir şey fark ederek " Se..selçuk nerde?" dedim.
Eda eliyle bir yeri göstererek " İşte bak orda." dedi.
Gösterdiği yer öğretmenler masasıydı. Sınıftaki bütün kızlar öğretmenin masasının etrafında toplanmıştı. Öğretmen gözükmüyordu.
Birden hoca ayağa kalkınca gözlerim fal taşı gibi açıldı.
"Geç kaldınız. Ben bile sizden önce geldim." diyerek yanıma gelen Selçuk'a ağzım açık bakıyordum.
Cem arka sıralardan boş bir masaya oturup " Kusura bakmayın hocam. Müdürün yanından geliyoruz." diyerek Selçuk'tan özür diledi.
NE HOCAM MI? NASIL YAHH?
Birde Cem dedi bunu. Biri bana dese hayatta inanmazdım. Bir anda gözümde flaş patlayınca kendime gelip Selçuk'a baktım.
"Ne yapıyorsun bee?" ben böyle deyince bütün sınıftan bir tepki aldım. Onlara göre şu anda hocaya saygısızlık ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
●~ASENA~●(Devam Ediyor)
FantasyDişi Kurt demektir👉Asena Türk mitolojisinde önemli bir rol oynayan efsanavi bir kurttur. Ve yüzyıllar sonra Asena geri döndü.
