AĞLAMA

391 27 8
                                    

Nisa'nın Ağzından

Şarkıyı bitirdiklerinde hayran bir şekilde hepsine bakıyordum.

Çok sevdiğim bir şarkıyı söylemişlerdi. Normalde bende kendi başıma bu şarkıyı söylerken eğlenerek söylüyorum. Ama bu üç kafadar şarkının içine girmişti resmen. Cemin yüzüne baktığımda gözleri bir noktaya kilitlenmiş bakıyordu.

Kimseden çıt çıkmayınca ben konuşmaya başladım " Of oda da çok sıcak olmadı mı ya." diyerek konuşma başlatmak istedim. Ama gerçekten de sıcak olmuştu.

Eda elindeki gitarı askısına asıp camlardan birini açtı. Sonrada bal rengi gözleriyle bana bakıp "Nasıl buldun performansımızı? Beğendin mi?" dedi.

Ellerimi birbirine heyecanlı bir şekilde çarparak " Evet bayıldım mükemmel çaldınız. O kadar duygunuz bana geçti ki gözlerim yaşardı. Sesleriniz de çok güzeldi. Enstrümanlarınızı mükemmel kullandınız. " dedim.

Eda utanarak bana teşekkür etti. Sonra askıya astığı gitarını tekrar eline alıp bana döndü " Hadi bize eşlik et."

"AAA Nisa herhangi bir enstrüman çalabiliyor musun? Bak bilmiyordum." diyen Cem'e kafamı sallayarak cevap verdim.

"Gitar ve saz hariç bütün enstrümanları çalabiliyorum. Ama müptelası olduğum alet keman tabi ki de." diyerek  sahneye yanlarına çıktım.

Duvarda asılı olan kemanı elime alıp beklemeye başladım. Şuan da hepimiz Cem'i bekliyorduk.

Beklemenin anlamsız olduğunu düşünerek ben bir şeyler çalmaya başladım. Bu eser ormandayken çaldığım eserin aynısıydı.

Çalmaya başladığım andan itibaren Cem'in baştan aşağıya irkildiğini gördüm.

Bir kaç dakika sonra kendine gelip benim kemanımın sesini  bastırmak istercesine bir solo çalmaya başladı.

Biz de ona eşlik ederek çalmaya başladık.

Bütün ders şarkı söylemeyle ve müzikle geçmişti.
Sonraki derslerde de sabah oturduğumuz düzene göre sıralara oturmuştuk.

İlk günden herkes onlarla tanışmak için geliyordu yanlarına. Eda için hava hoştu. 'Yeni insanlarla tanışmaya bayılıyorum.' deyip duruyordu.

Tanışmak için gelen kişilerden genellikle kızlarla daha çok sohbet ettiler. Sırf 'Asena' diye adlandırdıkları kişiyi bulabilmek için.
Ben ise yanlarında sessizce durup gelen kişileri inceliyordum.
Gelen kişiler tanışıp gittikten sonra " Sence bu olabilir mi? Kişiliği nasıl? Son zamanlarda tuhaf mı? " diye bana soruyorlardı.

Bütün gün böyle geçti. Okul bitip tepeye gitmek için okuldan dışarıya çıkıp arabaya bindik. Bir kaç dakika  gitmek için Selçuk'un gelmesini bekledik. Selçuk'ta arabaya bindiğinde Cem tepeye gitmek için arabayı çalıştırdı.

Yol boyunca Selçuk benimle konuşmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Ama tek bir kelime bile etmedim.  Karavanların oraya vardığımızda bile hala pes etmemişti. " Allah aşkına küçüğüm gel konuşalım ya. Ne bu tirip ? Çen bana mı kızdın. Abilere kızılır mı hiç." diyerek elimden tutarak beni orta alana götürdü. 

Selçuk'u gerçekten yakın bir dost olarak görmüştüm bu iki günde. Ben onlara yardımcı olmak için her şeyi anlatmışken onlar bana hiç bir şey anlatmıyordu. Sadece Selçuk'un olayı değil pek çok şeyi anlatmadıklarını biliyordum. Anlatmalarına da çokta meraklı değilim ama insan ister istemez kırılıyor. 

Orta alanda ki puflardan birine oturup Selçuk'u dinlemeye başladım. Diğerleri de üstlerini değiştirmek için karavanlarına girmişti. "Söyle bakalım küçüğüm neden konuşmuyorsun benimle?" diye sorunca artık dayanamayıp " Küçüğüm demeyi kes. Kaç yaşındasın ki bana öyle diyorsun?" dedim.

●~ASENA~●(Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin