~26| ÖLÜM TİMİ
Sezen Aksu, Son Bakış
Tan Taşçı, Gayrı🔱
Tanrı türkü korusun...
🦅
Son bakışta ki o gözler kaldı aklımızda.
Dağın tepesinde kimsenin bilmediği bir yerde elleri yukarıdan zincirlerle bağlılardı. Alparslan yüzünü buruşturdu ve başını sağa eğdi. Gözleri yavaşça açılırken ellerini aşağı doğru çekiştirdi ama bu yaptığı bileklerini acıtmaktan başka bir şey yapmadı.
Gözleri açtı, etrafına baktı. “N’oluyor lan?” Dedi pusluydu. Etrafa baktı. Sağında Vera, solunda Atalay vardı. Diğerleri de Atalay’ın yanından itibaren dizilmişlerdi. Tavandan damlayan su demir varilin üstüne düşüyor, tok bir ses çıkıyordu.
Zincirleri sallayıp herkesin uyanmasını sağladı. “N’oluyor aga?”
“Bende bir anlasam ne olduğunu.” Dedi Alparslan Atalay’a bakıp. “Bu nasıl karşılama böyle, hiç beğenmedim.”
“Gerçekten yani Emre şuan senin beğenip beğenmemen önemliydi. Çağıralım istersen, bizi tekrar kaçırsan. Daha güzel bir şekilde. Ne dersin?” sonda gözlerini devirdi arkadaşına Hakan. Emre Hakan’ın bu dediğini ciddi ciddi düşündü ve başını salladı. “mantıklı aslında lan.” Hakan yüzünü buruşturup kafasını geriye doğru eğdi.
“Geri zekâlı bu çocuk ya.” Dedi hayıflanarak. Hepsi bir ağzından konuşmaya başlayınca Vera kaşlarını çattı, “Kesin sesinizi!” Sesi depoda yankılanırken o kimseye bakmadan kafasını arkasında kalan kapıya çevirdi.
“Vera,” Alparslan’ın temkinli sesiyle Vera yanında asılı olan Alparslan’a döndü. Başını iki yana salladı. “terörist değiller. Başka bir şey var bu işte.”
“Nasıl yani?”
“Sence bizi teröristler kaçırsa böyle mi olurduk.”
“Haklısın yenge.” Vera gözlerini Atalay’a çevirdi. Atalay kadının gözlerinde ne gördüyse kaşlarını yukarı kaldırıp kendini biraz geriye çekti. Yüzünde yapmacık bir gülümsemeyle.
“Ağzına ayar ver. Yoksa ben seni komple bir ayardan geçireceğim.” Atalay bir şey demedi ama Alparslan başını eğip sırıttı.
Demir kapı büyük bir gürültüyle açıldı. Herkesin bakışı oraya dönerken içeri üstünde üniforması olan kadın asker girdi. Vera dişlerini birbirine bastırdı. Bu kadını hiç sevmezdi. Yıldızları bir türlü barışmamıştı. Ki zaten barışmasına gerekte yoktu zaten. Vera kadını her gördüğü yerde boğazlamak istiyordu.
Elleri arkasında birleşmişti Umut. Bir adım daha atıp iki timi de görecek şekilde durdu. “merhaba beyler,” gözü kısa bir an Vera’ya kaydı. “Bayanlar.” Burnundan sert bir soluk verdi.
Alparslan’ın gözü kadının omuzundaki yıldızlara kaydı. Üsteğmendi. Tam ağzını açmış konuşacaktı ki kapının oradan bir ses duyuldu. “neden burada olduğunuzu merak ediyorsunuz.” Dedi Kaan Doğan. Vera başını eğip güldü.
“Neden buradasınız Ölüm Timi.” Bu bir soru değildi, hepsi fark etmişti bunu zaten.
“Ölüm Timi derken?” Dedi Murat. Vera dudaklarını araladı, iki dudağı arasından sızan küfürü sadece Alparslan duydu. “Siktir.” Hemen başını kaldırdı ve amcasına baktı. Göz göze geldiler ve Vera amcasının gözündeki parıltıları gördü.
Yıllar önce yani Gökalp ölmeden önce böyle bir timin kurulacağından haberi vardı ama kendisinin o tim içinde olacağını bilmiyordu. Tahminde etmemişti zaten.
“Komutanım,” Kaan elini kaldırıp Alparslan’ı susturdu. "Yıllar önce bu timin içinde olacağınız belliydi.” Kaan yeğenine döndü, gözlerinin içine baktı. “Kimisi bu uğurda can verdi.” Vera’nın gözlerinin içinde yangın vardı sanki.
Harlanmış olan bu ateş onun intikamı içindi.
Kaan Doğan hepsinde gözlerini gezdirdi. “Bugünden itibaren sıkı bir eğitimden geçeceksiniz. Kimse sizlere yardım etmeyecek. Aç, susuz.” Tavandan bir damla daha su aktı ve varilin üstüne düştü. Timin bakışları oraya döndü. Vera dişlerini birbirine bastırmıştı. Bunu gören Kaan Doğan keyiflendi.
Kaan yanındaki üsteğmene döndü. “Buralar size emanet üsteğmenim.” Umut üsteğmen hazır ola geçip “Emredersiniz komutanım.” Dediğinde Kaan son kez time baktı ve çıktı depodan. Umut ellerini tekrar arkasına aldığında içeri bu sefer Haluk binbaşı girdi.
Haluk arkasında kalan askerlere dönmeden “Çözün ellerini.” Diye emir verdi. Askerler hemen harekete geçti. İlk başta Alparslan ve Vera olmak üzere hepsinin elleri çözüldü.
“Bir dakika içinde size verilen kıyafetleri giyinip dışarda sıraya girin.” Ölüm Timi yan yana dizildi. “Anlaşıldı mı asker!”
“Anlaşıldı komutanım!”
“Ne bekliyorsunuz lan o zaman!” bağırdığında hepsi önlerindeki kıyafetleri alıp giyinmek için yer aradılar. “Son yarım saniye.” Arkasını dönüp dışarı çıkarken dudakları yukarı kıvrıldı.
Hepsi çabucak üstelerini giyip dışarı çıktılar ve rütbelerine göre dizildiler. Haluk binbaşı tam önlerinde duruyordu. Elleri arkasında bağlı sağa sola yürüyordu. Üstlerinde yeşil kısa kollu tişört ve kamuflaj pantolonları vardı. Tam tepede oldukları içinde hava hafiften esiyor ve üşütüyordu.
Haluk binbaşı, “Şınav pozisyonu al.” Dediğinde hepsi anında pozisyon almıştı. Sağ ve sol olmak üzere iki yerden ellerinde hortumlarla erler çıktı. Haluk binbaşı başla diye bağırdığında tim şınav çekmeye başladı. Binbaşı erlere dönüp kafasını salladığında buz tazyikli su üstlerine akmaya başladı.
“Hassiktir.” Dedi Atalay kısık sesle. Tişörtü üstüne yapışmış ıslak saçlarından damlayan sular yüzüne akıyordu ve bu onun görüşünü engelliyordu.
“Ağzıma su girdi galiba lan.”
“konuşma o zaman bir daha girmez.”
“Sağ ol ya. Ne kadar yardımcı oldun bilemezsin şuan Hakan.”
Haluk binbaşı Alparslan’ın başına gelip ellerini arkasında birleştirdi, başını biraz eğip konuştu. “Kaç oldu asker?”
“Sıfır komutanım.”
“Kalk!” Tim yerinden doğrulup binbaşının karşısına geçti.
“Umut,”
“Emredin komutanım.”
“atış alanına.” Umut hazır ola geçip “Emredersiniz komutanım.” Diye bağırdığında Haluk binbaşı arkasını dönmüş çoktan gidiyordu. Tim ıslak üstleriyle atış alanına geldiğinde Haluk binbaşı çoktan gelmiş onları bekliyordu.
“Asker!”
“Emredin komutanım!”
“Herkes yerine geçsin.” Vera keskin nişancı tüfeğinin karşısına geçtiğinde “Yerleş.” Diye bağırdı binbaşı. Islak saçı yüzüne yapışırken pozisyonunu ayarladı. Sağ bacağını kendini çekip sol bacağını geriye doğru uzattı. İşaret parmağı tetiğe gitmeden önce dürbününü ayarladı.
Vera’nın başına gelip “100 metre, yeşil top.”
“Atış,” durdu. Kadına tepeden baktığında gözünün birini kısmış ileriye baktığını gördü. “Serbest!” Vera, yüz metreden yeşil topu vurduğunda dudakları kendiliğinde kıvrıldı ama bunu kimse fark etmedi.
Binbaşı güldü. Yere eğilip Vera’nın yakınına geldi. Eline bir avuç toprak alıp konuştu. “200 metre, kırmızı top.” Elindeki toprağı yüzüne savurduktan sonra ayağa kalktı ve “Atış serbest.” Dedi. Aynı anda bir atış sesi duyuldu. Binbaşı eline dürbünü alıp baktığında atışın isabetli olduğunu gördü.
“Aferin kartal, yetiştiren iyi yetiştirmiş.” Vera güldü. “Sağ olun komutanım.”
🌙
“Aybars, kızım yok.”
“Hatun, sakin ol artık.” Mine Aybars’a öyle bir bakış attı ki Aybars yerine sindi. “Ne demek sakin ol Aybars kızımız yok ortada farkında mısın canım?”
“Gayet farkındayım canım.” Dedi canımı bastırarak. “kızım yok.” Mine’nin ağlamaya başlamasıyla Aybars şaşkınca kaldı. “Mine,” Yaklaşıp yanına oturdu. “Yavrum baksana bana.” Elini çenesine koyup kafasını yukarı kaldırdı.
“Ben kızımıza bir şey olmasına izin verir miyim? Nerede olduğunu biliyorum.” Mine heyecanla yerinde kıpırdandı. Hamileliğinden dolayı hormonları iyice coşmuştu kadının. “Ama,” dedi Aybars. Mine’nin omuzları düştü hayal kırıklığı ile. “Ama sana söyleyemem çünkü gizli. Tamam?” Dedi teyit ettirmek ister gibi. Mine mecbur başını salladı.
“Tamam.” Dediğinde Aybars karısına gülümsedi. Tam karısının yanına yanaşmış öpecekti ki kapının ağzından gelen öksürük sesiyle küfür ederek geri çekildi.
“Ayıp baba, ayıp.” Ömer yavaşça koltuğa oturduğunda Aybars kalkıp oğlunu dövmek istedi. “odanız yukarıda.” Dedi göz kırparak bu seferde. “Yok ben dövücem bunu.” Dedi ayağa kalkarken. “Aybars,”
“Söyle gülüm.”
“Benim canım karpuz çekti.” Adamın ağzından ‘ha' gibi bir ses çıktığında kadın dudaklarını büzdü. “karpuz?” Sanki teyit ettirmek ister gibi. “Karpuz.” Dedi mine gülerek.
Eylül ayının başındalardı ve bu mevsimde karpuz olmazdı.
Ömer dudaklarını birbirine bastırdı gülmemek için. Ali girdi salondan içeri bu seferde. “Ne oluyor?” Ömer otuz iki diş sırıtarak “Gel abim, gel. Annemin canı karpuz çekmiş.” Ali'nin kaşları yukarı kalktı. “Karpuz?” Dedi aynı babası gibi.
Ömer gülerek başını salladı. “Yavrum bu mevsimde ne karpuzu Allah aşkına.”
“Ne yapayım Aybars, canım çekti.” Dedi elini iyice şişmiş olan karnına koyarken. Aybars kadının karnına doğru eğildi ve konuştu. “Bana bak lan!” dediğinde Ömer ile Ali Asaf güldü. “Kız mısın, erkek misin onu da bilmiyoruz zaten. Kendini bir türlü göstermedin.” İşaret parmağını kaldırıp salladı. “Canın düzgün şeyler çeksin.” Mine hayretle adama bakıyordu. Ellerini iyice karnına sardı. “Ne yapıyorsun acaba Aybars?”
“Karpuz almaya gidiyorum güzelim. Karpuz!” ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdü. Koltukta oturmuş gülen oğullarına bakmadan konuştu. “Kalkın lan sizde. Beraber arayacağız karpuzu.” İkisinin de gülen yüzü soldu. Ömer ayağa kalkıp “Ay nasılda yorgunum. Nöbetten geldim bir de ben. En iyisi odama çıkıp uyuyayım.” Ali’de kalktı abisinin arkasından.
“Bende üşütmüşüm galiba. Öksür öksür canım çıktı.” Dedi yalandan öksürürken. “en iyisi yatıp dinleneyim.” İkisi de merdivenlere doğru giderken Aybars enselerinden tuttuğu gibi çekti kendine doğru.
“Yok öyle kaçmak, düşün önüme.”
🦅
Arabanın kapısını açıldı ve içinden 11 kişi atıldı.
“Ah!” Atalay kıçını ovalarken Alparslan küfür ediyordu. “Ulan! Amına koyayım.”
“Kıçım acıdı ya la!” Arabanın kapısı kapandı, uzaklaştı oradan. “Her şeye tamam da,” Yerinden doğruldu. “Böyle yapmaları şart mıydı amına koyayım.”
“Evveliyatımızı siktiler.” Alparslan ayağa kalktı elini Vera’ya uzattı. “Hadi kalkın, gidelim.” İki gün geçmişti ve hepsi leş gibi kokuyordu. Yıkanmaya ihtiyaçları vardı.
Vera adamın elini tutup ayağa kalktı. “Teşekkür ederim.”
“Önemli değil.” Demişti kadının yüzüne bakmadan. İlerlemeye başladı daha sonra. Uzaktan gelen motor sesleriyle birbirlerine baktılar. Vera arkasını dönüp baktığında 3 motorun geldiğini gördü. İleriden de e motor geliyordu.
“Noluyor yine lan?” Sağ ve sol olmak üzere iki araba onlara doğru gelirken kapıları açıldı ve taramaya başladılar.
“Koş!”
“Hassiktir.” Alparslan Vera’yı kolundan tuttuğu gibi bir arabanın arkasına çekerken timin geri kalanı da bulduğu yere giriyordu.
Mermileri bitince kapılarını kapatıp hızlıca uzaklaştılar. Herkes temkinli bir şekilde yerinden çıktı. Alparslan etrafı kolaçan edip çıktı arabanın arkasından.
“Neydi şimdi bu?” Bir binanın çatı katında bulunan keskin nişancı silahın yanındaki çıkıntıyı kendine çekip silahı doluya aldı. Dürbünden görüş acısını ayarladı. İşaret parmağı tetiğe gitti ve bastı.
Alparslan göğsüne saplanan kurşunla geriye sendeledi. Bir kez daha bastı tetiğe.
Diğer kurşun ise karnına saplandı.
Yutkundu.
Yanında duran kadına tutundu. Vera bakışlarını Alparslan’a çevirdiğin de "Alparslan,” Kolunu adamın beline doladı. “Atalay!” Alparslan yere dizleri üzerinde düştüğünde Vera'da onunla beraber düştü yere.
“Alparslan, Alparslan bana bak.” Elini yanağına koydu. “Atalay, bir şey yap!” Atalay Alparslan’a doğru koşamasan önce Hakan’a bağırdı. “Ambulansı ara, çabuk!”
“Kardeşim,” Vera’nın eli Alparslan’ın yanağında dururken yüzüne doğru eğildi. Saçları adamın iki yanına düşünce derin bir nefes aldı. “Alparslan,”
“Efendim.”
“Sakın gözlerini kapatma.” Alparslan gözlerini zar zor açıp kapatırken Vera’nın sesini tekrar duydu. “Beni duydun mu? Sakın gözlerini kapatma!”
“Ta-tamam.” Eli karnının üstünde dururken havaya kaldırdı, kadının yüzüne doğru. Elini tam yanağına koyacakken elindeki kanları fark etti. “Noldu?”
“Ellerim kanlı,” zorlukla yutkundu. “Kirlenme.”
“Alparslan, bana bak.” Adamın gözleri binanın tepesine kaydı. Gözleri buğuluydu ama orada birinin varlığını görüyordu.
“Alparslan bana bak yalvarırım.” Dedi çaresizce. Adamın başını dizlerinin üstüne almıştı.
“Lütfen, lütfen sende beni bırakıp gitme.” Yaşlar gözlerinden akarken kısık sesiyle bir şeyler diyordu. Alparslan gözlerini zar zor açıp kapatırken elini havaya kaldırıp elini yanağına koydu bu sefer.
“Mey,”
“Alparslan,”
“B-beni,” derken vücuduna isabet etmiş iki kurşun canını yaktı ve öksürdü. Öksürürken ağzından fırlayan kanlar Vera’nın yüzüne geldi.
“Bende iğrenmezsen, beni bir kere öper misin? Ölmeden önce son kez dudakların tenime değsin Mey.”
“Deme. Deme öyle Alparslan. Ölmek yok.” Gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu Alparslan. Öleceğine o kadar inanmıştı ki gözlerini kapatmak istemiyordu. Bu son anında sevdiği kadının yüzünü kazımak istiyordu aklına.
Bir kez daha öksürdü. Göğsüne giren ağrıyla inledi. Vera bedenini adama doğru eğdi ve dudaklarını adamın dudaklarına bastırdı.
Alparslan gülümsedi ve gözlerini kapattı. Vera kendini geri çektiğinde gözleri kapalı gördüğü adamı sarstı ama uyanmadı.
Bağırışı bulunduğu mahalleyi inletti.
“ALPARSLAN!”
“Madem gidiyorsun, al beni de yak bari.”***
Bir şey yok, bir şey yok, bir şey yok, yoo.
HELLOOOO
Ben geldim.
Nasılsınız?
Sizce nasıl gidiyor gidişat?
Görmek istediğiniz şeyler varsa buraya yazın lütfen.
Oy vermeyi unutmayın.
Sizi seviyorum, kocaman öpüyorum.
Ve gidiyorum.
Ay birde ben bir şey yaptım.
Texting yayınlasam okur musunuz?
İlk dört bölümü hazır.
Yorumlarınızı bekliyorum.
Bu sefer gerçekten gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İRTİBA
Ficción General🦅 "Uyanmak zorundasın Alparslan. Bir kez daha kaldıramam bu acıyı..." 🔱 Vera M. Doğan & Alparslan Denizoğlu Başlama Tarihi; 13.08.2021