Çaydanlığı masanın üzerine bırakıp ocağa döndüm. Yumurta pişmek üzereydi. Biraz beklememin ardından altını kapatıp tavanın uçlarından tutarak masaya doğru ilerledim.
Peçete?
Elim yanmaya yakınken hızla tezgaha bıraktım tavayı. Masaya iki yaprak peçete koyduktan sonra tavayı üzerine bıraktım. Şimdi oturabilirim.
Gözlerim poşetin içindeki ekmeğe gittiğinde duraksadım. Gözlerimin önüne o kızın mahcup bakışları geliyordu.
Bence biri, fazla mahcupluğun ileriki yaşlarında ona zarar vereceğini söylemeli.
Bardağa çay doldurup birkaç yudum içtim. Karnım iyiden iyiye acıkmıştı.
Ekmekten bir parça bölüp kahvaltımı yapmaya başladım. Ne bileyim bugün güzel bir gün. Ekmek aldım ve kahvaltı yapıyorum, mis...
Kahvaltımı bitirdikten sonra yıkanacakları yıkayıp masanın üzerini sildim. Evdeki sessizlikle ister istemez gülümsememe engel olamıyordum. Kendi kendime güldüm.
Lan bugün gerçekten güzel bir gün...
Telefonuma ne gelmiş ne gitmiş bakmadan içerde bırakıp çaydanlık ve bardağımla küçük balkona çıktım. Çaydanlığı ve bardağımı köşeye bırakıp kendimi minderlerin üzerine attım. Ellerimi ensemde birleştirip gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Çok güzel...
Gözüme gözüme gelen güneşle yattığım yerden biraz kaydım. Az da olsa yine geliyordu güneş. Önemsemedim. Gözlerimi kapatıp derin nefes alıp verdim. Yaşamak bu olsa gerek...
Kulaklarıma dolan ritmik sesle gözlerimi araladım. Telefon çalıyordu. Gözlerimi kapattım ve derin nefes alıp verdim. Yerimden doğrulup bağdaş kurdum oturduğum yerde. Çayımı doldurduktan sonra sırtımı duvara yasladım. Bugün kimse keyfimi bozamaz.
Çayımdan büyük bir yudum alıp başımı kaldırdım. Uzun balkonun kapısı açıktı. Aklıma gelenle başımı çevirdim başka tarafa.
Bende mi taşınsam burdan?
Tam karşımda apartman... Herkes iç içe. Rahatsız edici...
Kira ev paraları aklıma geldiğinde bu fikirden vazgeçtim. Daha bu sabah kız konuştu. Zor...
"Farah! Kahvaltı hazır gel!"
Kulaklarıma dolan sesle başımı çevirdim dalgınca. Kapı açıktı. Biraz beklememin ardından kısa perdenin altından pembe şey görüş alanıma girdi. Tam olarak ne onu da bilmiyorum ama o kız işte.
"Kapıyı kapatıyım mı anne?"
Sesi buraya kadar geliyordu. Sonra daha alçak bir ses duydum ama anlamadım. Gitti. Kapı açık duruyordu.
Önüme döndüm. Yine telefon çalıyordu. Bıkkınca yerimden kalkıp içeriye geçtim. Telefona baktığımda Gencay arıyordu. Cevapladım.
"Oğlum sabahtan beri arıyorum arıyorum, açmıyorsun! Öldün mü kaldın mı?!"
Gözlerimi devirip konuşmaya başladım.
"Açtım işte. Ne var?"
"Ne vurdumduymazsın. Ölüp gitsen kimsenin haberi olmayacak. Niye işe gelmedin?"
Balkona doğru ilerledim.
"İzinliyim ben. Evdeyim."
Yerime oturup sırtımı duvara yasladım. Gözlerim çayıma gidip gelirken sesini duydum.
"Bu akşam bi yerlere gidelim o zaman. Kafan dağılır."
Çayımdan birkaç yudum aldım.
"Ben evde iyiyim. Hem nereye gideceğiz?"
Boğazını temizler gibi yaptı. Gözlerim balkonun kapısına giderken gördüğüm kişiyle yutkunma gereği duydum. Kapının önünde şaşkın gözlerle bana bakıyordu.
"Alp!"
Gencay'ın yüksek sesiyle irkildim. Kız gözlerini kapatıp açtı. Sabah markette gördüğü kişinin karşı komşusu olduğunu öğrenmek şaşırtmış olmalı. Perdeyi çekti. Kendimi içten içe kötü hissederken dudaklarımı araladım.
"G-gencay ne dedin sen?"
Çayımı içerken sözleri üzerine puskurdum. Eş zamanlı kapı da kapandı.
"Belki sana kız buluruz, dedim."
Öksürmeye başladım. Ölüyorum galiba.
"Bu kadar heyecanlanacağını düşünemedim oğlum. Nefes al ver!"
Son kez öksürdükten sonra yutkunup konuştum.
"Lan ne kızı!"
Gülmeye başladı.
"Ayıp yerlere götüreceğimi mi sandın Alpcik?" deyip pis pis güldü. Mal.
"Osman abinin mütevazı yeri var ya hani, oraya hanım hanımcık kızlar geliyor. Oraya gideriz dedim. He de hadi. İşe döneceğim."
"Malsın oğlum sen. Çok istiyorsan kendine bul."
Güldü.
"Ben kendime buldum bile. Osman abinin akrabası çıktı lan!" deyip güldü yine.
"Yengenle tanışırsın hem. Ciddiyete bindirmek istiyorum. Hadi gidelim işte."
"Gelmiyorum. Evde huzurluyum ben. Git işine. Kolay gelsin."
Telefonu kapatacağım vakit sözleri üzerine telefonu duvara vurmak istedim.
"Bana sözün vardı. Hakkımı burda kullanıyorum. Belki yarın öleceksin. Sözünü tut."
"Güle güle!"
Telefonu kapattım. Şu an güldüğüne yemin edebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perde
Spiritual"Bugünün nasiplisi, tebrik ediyorum seni." deyip şirince güldü. Bir de elinde çikolata var. Nasip mi? Ne oluyor lan. Elindeki çikolatayı bana uzattığında boş boş baktım ona. "Uff bi tut." dedi bıkkınca. Şu an kemirdiği çikolatayı tutuyorum. Poşeti...