-Alp-
"Yavrucuğumuz şirkette büyüyecek galiba."
"Galiba." deyip şirince güldü. Elini tutup kolunu beline sardım. Başımı karnına yasladığımda gözlerimi kapattım.
"Hadi gel artık."
"Geliyorum, babacığım." dedi sesini incelterek. Gözlerimi devirip güldüm. Ayağa kalkıp kollarımın arasına aldım onu. Gülüyordu. Yanağına uzanıp öptüm. Tatlı tatlı konuşmaya başladı. Yerim lan.
"Yavrucuğumuzun ismini düşünmedik, Alp. Böyle şeker gibi bir isim olsun. Babası gibi merhametli, annesi gibi tatlı olsun."
Gözleri parlıyordu masumca. Beklentiyle gözlerime bakıyordu. Gözlerimi tatlı çehresinden ayıramazken yerinde yükselip öptü yanağımdan. Yanaklarım gitgide kasılırken elini yanağıma getirip sakalımı okşamaya başladı.
"Yerim yerim." deyip güldü şirince. Güldüm. Ulan.
"Yavrum, yerim demişken karnın aç mı? Öğle yemeğini öne çekebiliriz."
"Yok, aç değilim. Annem sürekli arıyor zaten. Senin gibi acıkmamı aklıma getiriyor." deyip gülümsedi. Alnına yaklaşıp öptüm.
"Tamam, yavrum."
"Alp... Yavrucuğumuzun ismi diyorduk en son." dedi tatlılığına tatlılık katarken. "Ne koyalım ismini?"
Düşünür gibi yaptığımda dikkatini bana vermişti. Aralanan dudakları ile çok sevilesi duruyordu. Bana odaklanmıştı. Başımı çevirip avuç içini öptüm. Kıkırdadı. Gülerek gözlerimi gözlerine çevirdim. Gülerken gözleri kısılıyordu. Ona tatlı demekten kendimi alamıyorum.
"Gül..." dedim gülümseyerek. Gülümsemesini büyüttü. "Hı?"
Güldüm. Ulan.
"Yavrucuğumuz için isim demiştik ya. Sen de istersen-"
"Gül... Çok güzel, Alp." dedi yaşarmış gözleriyle. Gülümsüyordu.
"Kızımızın ismi Gül mü olacak şimdi?"
Heyecanla yutkundum art arda. Başını salladı.
"Evet!" dedi cıvıl cıvıl. Çok tatlı lan.
"Teşekkür ederim." dedim gözlerimin dolmasına engel olamazken. Bakışları durgunlaştı. Kaşları çatıldığında kollarımı sıklaştırdım.
"Yavrum?"
Elini yanağımdan çekip karnına getirdi. Yanağından hızla süzülen yaşla yutkundum.
"Alp, canım acıyor. Bebek..."
Yıllar sonra...
"Hanımefendim... Benimle dans eder misiniz?"
Nazikçe elini avucuma bıraktı. Yerinden kalktığında gözlerimi gözlerinden ayıramadım. Kollarını boynuma doladığında beline sardım kollarımı. Kıkırdadı. Ellerini omuzlarıma getirdi. Tatlı tatlı bakıyordu bana.
"Boyumun kısalığından dolayı eğilmek zorunda kalıyorsun."
Güldüm. Yanağına uzanıp öptüğümde kollarını tekrar boynuma dolamıştı. Kollarımı sıklaştırıp kaldırdım onu. Gülüşleri geliyordu kulağıma. Boynuna öpücük bırakıp gözlerimi kapattım. Kokusunu içime çektim uzun uzun. Şükürler olsun. Yanımda...
Saçlarımı okşamaya başladı. Huzurluyum.
Gözlerimi aralayıp başımı kaldırdım. Güzel gülümsemesi ile bana bakıyordu. Elini yanağıma getirdi. "Seviyorum." dedim fısıltıyla. Gülümsedi. "Seviyorum."
Alnına yaklaşıp öptüm. Karımdan ayrıldığımda gözlerini araladı. Yanağıma uzanıp öptü. Gözlerimi gözlerine çevirdiğinde hızlanan kalp atışlarımla gülümsedim.
"Yavrucuğumuzun babası." dedi tatlı tatlı. Gülerek kollarımı sıklaştırdım. Beni taklit ederek boynuma doladığı kollarını sıklaştırdı. Alnımı alnına yasladım. Bakışları sevilesiydi.
"Alp... Yorulmuyorsun değil mi beni taşımaktan?"
Kendi etrafımda dönmeye başladım. Başını boynuma gömüp kıkırdadı. Güldüm.
"Teşekkür ederim, kocam benim." dedi başını kaldırırken. Adımlarımı yavaşlatıp ayaklarımı sabitledim. Bakışlarına hayran kalıyorum.
"Yavrum benim."
Gülümsedi. "Yerim yerim."
Güldüm. Ulan.
Sesli esneyip gülümsemesini büyüttü. Çok tatlı lan.
Özenle kucağıma aldım. Şaşkın gözlerle bir müddet bana bakıp sonra ağzını şapırdatarak gözlerini kapattı. Başından öpüp yan odaya, odamıza geçtim. Yatağa yatırıp üzerini örttüm. Uyurken ayrı güzel oluyordu. Seni seviyorum.
Yatağı dolanıp diğer tarafa geçtiğimde kulaklarıma gelen sesle duraksadım.
"Anne... Baba... Gelebilir miyim?"
Yerimden kalkıp kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda dört yaşındaki yavrucuğumuz mahmur gözleriyle bana bakıyordu. Boyuna gelecek şekilde eğildim. Dudağını büzdü.
"Baba... Geliyim mi?"
"Gel, yavrucuğum."
Kollarımın arasına alıp saçından öptüm. Küçük burnunu çekip gözlerini annesine çevirdi. Sonra tekrar bana dönüp şirin sesiyle konuşmaya başladı.
"Annem çok yoruldu değil mi baba?"
"Gün içinde yoruldu, şimdi de dinleniyor. Yarın birlikte oyunlar oynarız. Minik pastalar yaparız anneye, olur mu?" deyip gülümsedim.
Başını hızlı bir şekilde sallayıp kıkırdadı. Tatlı yavrucuğum benim. Babasının Gül'ü.
"Anneyi öpmek ister misin?"
Küçük adımlarla annesinin yanına gidip yanağına küçük bir öpücük bıraktı. Küçük parmaklarıyla annesinin saçlarını geriye ittiğinde şirin sesini duydum.
"Seni seviyorum, anne. Yarın uyanınca da sevicem."
Arkasını dönüp tatlı tatlı bana baktı. Huzurlu ve mutlu hissediyorum kendimi. Tarifini bilmediğim bir andayım.
Koşar adım yanıma geldi. Gülerek kollarımı açıp kucağıma aldım kızımı. Kıkırdadı. Boynuma sarılmıştı.
"Seni seviyorum, baba."
Annesi gibi şirince güldü. Gülümsüyorum.
"Seni seviyorum, kızım."
Heyecanla yerinde kıpırdandığında başını başka bir yöne çevirdi. Baktığı yöne döndüğümde perdenin biraz aralık kaldığını fark ettim. Pencereye doğru ilerledim.
Dolunay ve yıldızlar parlıyordu. Bir müddet gökyüzünü seyrettik. Çok güzel...
"Baba..."
Başımı kızıma çevirdim. Tatlı tatlı gülümsüyordu. Başını benden çevirip perdenin ucundan tuttu. Aralık olan kısmı yavaşça kapattı. Başını bana çevirdiğinde minik dişleri gözükecek şekilde gülümsüyordu.
"Annem öğretti."
-
Destekleriniz için teşekkür ederim 💖
En güzele emanetsiniz :))
Bitiş tarihi: Ulan denildiği zamanlarda...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perde
Spiritual"Bugünün nasiplisi, tebrik ediyorum seni." deyip şirince güldü. Bir de elinde çikolata var. Nasip mi? Ne oluyor lan. Elindeki çikolatayı bana uzattığında boş boş baktım ona. "Uff bi tut." dedi bıkkınca. Şu an kemirdiği çikolatayı tutuyorum. Poşeti...