selam
bu hafta yeni kitabımız çıktı duydunuz mu?
ben de biraz rahatsızım. alerji yüzünden yüzüm kızardı, şişti. kaşıntı ve acısını saymıyorum. yüzüne kezzap atılmış bergen gibi geziyordum. bu yüzden ilaçalrımın dozu arttı. ve kafamı yastıktan kaldıramıyorum.
bölüm kısa oldu hakkınızı helal edin. ama sizi şaşırtacağıma eminim. artık bir dahaki bölümde daha uzun yazmaya çalışırım.
sizi seviyorum arkadaşlar. keyifle okursunuz inşallah bölümü...
**
Gecenin kuzguni saçları üzerimize hayali bir örtü gibi serilirken rengarenk ışıklı yollardan, kalabalık trafikten, gürültü ve karmaşadan giderek uzaklaşıyorduk. Rüzgar'ın bedenine sıkıca sarıldım. Sanki onu yüzyıllardır tanıyordum. Ona aşinaydım. Yanında kendimi esintinin kucağına sığınıp umarsızca savrulan bir yaprak misali özgür ve mutlu hissediyordum.
Ne kadar süre motosikletle yol aldık bilmiyorum. Hem eğlenceli hem de ürkütücüydü. Özellikle Rüzgâr trafik kurallarını kendine göre esnetmeye, aralardan geçmeye ve hız limitlerini zorlamaya çalıştığı için ara sıra midemin içindekiler ağzıma kadar geliyordu. Kalbim hızla atıyor göğsümden fışkırıp patlayacakmış gibi hissettiriyordu. Küçükken ilçede kurulan bir lunaparka gitmiştik. Orada bindiğim hız treni de beni böyle etkilemişti. Ama motosiklet hız treninin çok daha üzerinde bir heyecandı tabi ki. Aynı hız trenine arka arkaya defalarca binmek gibiydi.
Sonunda ağaçlık bir alanda durduğumuzda ayaklarımı hissetmediğimi fark ettim.
"Felç oldum galiba."
Rüzgâr motosikletten inip kaskını çıkartırken etrafına bir hare yaydığına yemin edebilirdim. Ama size bunu kanıtlayamam. Saçlarını savurup gülümseyerek bana baktı. Ben motordan kalkmadan hipnoz olmuş gibi onu izliyordum.
"İlk defa binince biraz tutukluk yapabilir."
Gözlerimi devirdim.
"Ben köyde traktörün yan tekerleğinde saatlerce yol gitmiş insanım bir kere."
Saatlerce kısmı abartılıydı. Evden tarlaya ne kadar sürüyorsa. İkisinin bir olmadığını biliyorum sevgili okuyucu ama o an ezik görünmemek için can havliyle yaptığım bir karşılaştırmaydı. Köylü kız muamelesi görmek istemiyordum artık.
"Serseri takılırdım diyorsun yani."
Rüzgâr kahkaha ile gülerken ben de ayaklarımı esnetip kemiklerimi çıtırdatmaya çalışıyordum.
"Sizin kadar olmasam da beyefendi!"
Rüzgâr bir anda başını geriye attı.
"Ah! Leydim yine araya mesafe koymayı tercih ediyor galiba."
"Sancho Panza'ydım hani? Ne ara leydiliğe terfi ettim acaba?"
Motosikletten inip karşımdaki manzaraya baktığımda dehşete düştüm. İstanbul'un üzerindeydim. Denizin, köprünün üzerinde uçuyormuş gibi hissediyordum. İstanbul'u seyrediyordum yüksek bir tepeden. Köprü ışıl ışıldı. Deniz ipek bir çarşaf gibi serilmişti yeryüzüne. Etrafında parlak mücevherler gibi ışıldayan şehrin ışıkları insanı büyülüyordu sanki.
"Sen hangisini tercih ediyorsun?"
Hoca beklemediğim yerden sordu sayın seyirciler. Öylece donup kaldım. Ne diyeceğimi bilemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Kuş ile Küçük Kız
Novela Juvenil"Uzatmayacağım Baba. Paraya sıkıştım." Kafası ile beni işaret etti. "Kızı kaça okursun?" Ne demek istedi? Ne demek istedi! NE! DEMEK! İSTEDİ! "Boş muhabbeti sevmiyorsun. İyi güzel." Rüzgâr fıst diyip burnunu çekti. "Paraya ve mala ihtiyacım var. Sık...