selam kuzular
bu hafta okulların açılması ile koşuşturmaca içinde buldum kendimi. iki oğlum orta okula küçük oğlum ana sınıfına başladı ve onları okula götürüp getirmek, okul alışverişleri, odalarına birkaç değişiklik yapmak derken bu hafta bölüm yazmak benim için biraz zor oldu. ama yine de yazdım bir şeyler. yani hakkımı yemeyin lütfen. sizi seviyorum ve yazmaya devam etmek içinelimden geleni yapıyorum. lütfen siz de bana destek olun gerçekten hatay çok zor yazmak daha da zor wattpadde yazmaya devam etmeye sırf siz okuyorsunuz kendimi motvie ederek çabalıyorum. yoksa bu texting hikayelerin içinde boşuna kürek sallıyormuşum gibi hissediyorum.
neyse çok uzatmayayım.
sizi seviyorum...
keyifli okumalar...
**
"Resmen adama tecavüzcü Coşkun muamelesi yapmışsın işte," dedi Betül kahkahalar atarak. Benim köylü kızı olduğumu ve köyün namus anlayışı yüzünden sevilmekten korktuğumu falan da söyledi. İlk zamanlar ciddi ciddi uyarıyordu ama artık dalga geçip alay etme boyutuna kadar geldi eleştirileri.
"Öyle bir şey yapmadım," dedim en alıngan ses tonumla. Bu süreçte akla mantığa uygun makul cevaplar vermediğim doğrudur. İnkâr etmiyorum. Ama durum benim açımdan o kadar basit değil sevgili okuyucu. Belki kendimi hazır hissettiğimde bunu size açıklayabilirim. Bilmiyorum. Belki de içimdeki, kalbimin tam ortasına ağırlık yapan o unutulması gerekenler mezarlığında kalır hepsi.
Hepimiz böyle anları vardır değil mi? Hani küçüklüğünüzde atlatamadığınız bir utanç, üzüntü anları. Tüm hayatınızı etkileyen, psikolojinize yansıyan ve davranışlarını biçimlendiren o küçük anlardan bahsediyorum. Onları ne kadar unutmak isterseniz isteyin sürekli gün yüzüne çıkarlar. Kaybolduğunu zannedersiniz, normal hayatınızı özgürce ve daha sağlam, kararlı bir şekilde yaşadığınızı zannedersiniz ama o anılar tam da kanatlarınızın çıktığı anda sizi bulurlar. Uçamayacağınızı size söylemek için ordadırlar. Kanatlarınız bile olsa uçamazsınız çünkü sizin ayaklarınızda size asılan anılar buna izin vermez.
"Kendini kandırma Gülce. Artık İstanbul'dasın. Köyü unut. Hem adam sana bir şey yapmamış ki sarılıp uyumuşsunuz işte. Bari bir hoşça kal deseydin. Aşırı tepki verdiğim için özür dilerim falan deseydin."
Demedim. Aşırı tepki de vermedim üstelik. Burası köy olmayabilir ama ahlak kuralları her yerde aynıdır. İnsanlar birbirlerine uyurken sokulmazlar. Bu sefer bir şey yapmamış olabilir ama ya yapsaydı? Utancımdan babamın yüzüne bakamazdım. Hiç kimsenin yüzüne bakamazdım.
"Aşırı tepki veren ben değilim bir kere."
Aşırı tepki veren Rüzgar'dı. Çünkü beni yurda bıraktıktan sonra neredeyse on gündür hiçbir şekilde arayıp sormamıştı. İnstagram hikayelerime bile bakmamıştı. Buna inanabiliyor musun sevgili okuyucu? Beni merak bile etmiyordu. Gizli gizli kontrol etmiyordu. Beni bir anda ortada bırakmıştı. Kendimi annesinin elini bırakıp pazarda kaybolan o çocuk gibi hissediyordum. Ama bunu Betül'e belli etmek istemiyordum. Bu da oldukça zordu. Çünkü Betül hiç susmadan bu konu hakkında konuşurken duygularımı gizlemeye çalışmak kar yağarken ıslanmamaya çalışmak gibiydi.
"Adamı kaçırdın kızım."
Birkaç gece önce Betül'ü yastıkla boğmaya çalıştım. Bunda başarısız olduğum için çok pişmanım. Keşke daha çok bastırsaymışım.
"Betül sana bir şey soracağım?" dedim hin bir gülüşü içimde bastırırken. Betül bana doğru dönüp "Ne var?" diye sordu sert bir üslupla.
"Senin bu Yağız Efendi neden durup durup Joker gibi sınıf kapımızın önünde beliriyor acaba?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Kuş ile Küçük Kız
Novela Juvenil"Uzatmayacağım Baba. Paraya sıkıştım." Kafası ile beni işaret etti. "Kızı kaça okursun?" Ne demek istedi? Ne demek istedi! NE! DEMEK! İSTEDİ! "Boş muhabbeti sevmiyorsun. İyi güzel." Rüzgâr fıst diyip burnunu çekti. "Paraya ve mala ihtiyacım var. Sık...