Uzun bir aradan sonra gelen bölüm

334 53 45
                                    

sa

biliyorum çok ara verdim ama bütün kışı hasta bir halde geçirdim. doktorlar sürekli antibiyotik verdiler ama bana tesir etmedi. en sonra geçen ay ankarada yemek borum şişti ve hastalığımın stres ve alerji kaynaklı olduğunu öğrendim. bunun için bir aydır alerji tedavisi görüyorum. şimdi de başka sıkıntılar var gerçi ama olsun ona d ayapacka cbir şey yok. dua bekliyorum. bu bölümü iki haftadır yazmaya çalışıyorum :/ devamı da aklımda inşallah fırsat bulursam yazmaya çalışacağım. şimdiden bayramınızı kutlarım. hepinizi çok ço kseviyorum...

selam ve dua ile...


**


Rüzgâr beni görünce gözlerini irileştirip "Git buradan!" diye inledi. Acı çekiyordu. Yine de ayakta ve dik durmaya çalışıyordu. Pantolonunun sağ bacağında koyuluk vardı. İlk bakışta kan gibi durmuyordu sanki su ile ıslanmış gibi duruyordu. Ama yerdeki kanlar koyu kırmızı bir şekilde oldukça gerçekçi görünüyordu.

"Bacım senin kapı çalma adetin yok mu?" diye sordu.

"Burada görgü kurallarını tartışacak değiliz sanırım," dedim ve Rüzgar'ın yanına doğru ilerledim. Adam elindeki silahı sanki bir oyuncakmış gibi sallayarak bana baktı.

"Kocanın yanına geç bakalım," dedi şaşkın ve keyifli bir yüz ifadesi ile.

"Git buradan Gülce," diye inledi Rüzgâr.

Onu burada bırakıp arkama bakmadan kaçabileceğimi düşünüyorsa beni hiç tanımamıştı. Yapamayacağımı bildiğine emindim.

"Gitmiyorum," dedim. "Ben Sancho'yum. Unuttun mu?"

Gülümsedi ama sonra acı ile yüzü gerildi.

"Unutmadım küçük kız. Nasıl unutabilirim."

Ayakta zor duruyor gibiydi ama acısına rağmen, dizlerinin titremesine rağmen düşmemeye çalışıyordu. Koluna girdim ve bedenimle ona destek olmak için omzuna yaslandım.

"Siz aptal aşıkların ölüme beraber gideriz romantizmi bittiyse kaldığımız yerden devam edebiliriz," dedi silahlı adam.

"Beni ayağımdan vurup ne elde etmeyi planlıyorsun kaptan?"

"Güzel soru," dedi silahlı adam. "Seni öldürmek istesem silahı kalbine dayar cesedini de ormana atardım. Yapardım biliyorsun. Ama abin ölmeni değil gözünün korkmasını istiyor. Seni sevdiğinden değil ama cinayet soruşturması ile uğraşmak istemediğinden. Anlarsın ya."

Sırıttı. Sinir bozucu bir şekilde itici görünüyordu.

"Demek abimin dikkatini çekebilmişim sonunda," dedi Rüzgar. Sesi acı çektiğini belli ediyordu. Ama duruşu öncekinden de dik ve sağlamdı.

"Hepimizin dikkatini çektin yaramaz çocuk. Bu sana ilk ihtarımız. Bundan sonra olacaklar için de garanti veremiyorum. Anlarsın ya."

Gevşek adam! Gevrek gevrek anlarsın ya dediğinde içimden yüzüne yumruk savurmak geliyordu.

Rüzgar dişlerini sıktı. Bir şey söylemek istiyorsa bile canının acısından konuşmamayı tercih ettiğini anlıyordum. Alnında boncuk boncuk terler birikiyordu.

"Ben de bir dahaki karşılaşmamızda yer değiştirmiş olmayacağımızın garantisini veremiyorum kaptan. Anlarsın ya."

Rüzgâr adama göz kırptı. Şu durumda bile karşısında silahla bekleyen adama tehdit ediyordu. Tıpkı Don Kişot misali.

Mavi Kuş ile Küçük KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin