Benim Küçük Sevgilim

932 135 119
                                    

valla güzel bölüm oldu. tartırşmaya kapalıdır. aksini iddia edeni döverim :)))

yorumları ile beni yalnız bırakmaayan kuzular. size çok teşekkür ederim. siz olmasaydınız çoktan tası tarağı toplayıp dükkanı kapatmıştım. iyi ki varsınız. umarım severek keyifle okuyacağınız güzel bir bölüm olmuştur.

selam ederim

şennur kasa


**



"Yani bir gecede bu kadar olay yaşadın? Aklına bile gelmedim değil mi? Vay be! Ben de odada oturmuş internette makarna yiyen Korelileri izledim. Ne hayatlar var değil mi ama?"

Sanki maceralı bir aksiyon filmi çevirmiştim de Betül'ü galaya çağırmamıştım. Gece Rüzgâr beni yurda bıraktıktan sonra neredeyse sabah ezanına kadar her ayrıntısına kadar yaşadıklarımı beş kere anlattırıp sürekli iğneli cümleler kurarak beni canımdan bezdirme noktasına getirmişti.

"Neyse söyleyeyim de bir dahakine Rüzgâr seni okutsun Babaya. Yani gönlün olsun diye."

Betül omuzuma vurdu.

"Manyak mısın kızım! Çok safsın sen nasıl öyle bir oyuna geldin anlamıyorum. Hayır o Rüzgâr denen adiyi nasıl hemen affettin? Ben olsam onun o bebeksi suratını parçalar ipeksi saçını tel tel yolardım. Evindeki bütün eşyaları kırar sonra Rüzgar'ı onların üstüne oturturdum. Dünyasını başına yıkardım be!"

Betül konuşurken biraz fazla heyecanlandığı ve hırslandığı için sesi yükselmiş ve belediye otobüsündeki diğer öğrenciler bize garip bir şekilde bakmıştı. Aslında okula giden güzergahtaki belediyede genel olarak öğrenciler olduğu için garip davranışlar sergilemek çok da olağandışı bir durum değildi. Hepimiz gençtik. Üniversiteye giden özgür bireylerdik. Biraz çıldırmak saçmalamak hakkımızdı. Ama Betül resmen ülkeyi bombalayacak bir terörist gibi şiddet kustuğu için insanlar kaşlarını çatıp ona baktı. Ona susmasını işaret ettim ve insanların bize baktığını sessizce söylemeye çalıştım. Omuzlarını silkip belediyedeki diğer yolcuların duyacağı yüksek bir sesle bağırdı.

"Ne var ya? Fikrimizi söylüyoruz burada. Burası özgür bir ülke. Kahrolsun foşik insanlar!"

Arkamı dönünce şaşkınlıkla Betül'e bakan çocukla göz göze geldim. Bizi şahit yazmasalar bari der gibi bakıyordu.

"Kusura bakmayın. Psikolojisi bozuk da biraz. Raporu var. Bulaşmayın sakın. Kendi haline bırakın dedi doktor."

Kısık sesle çocuğu uyarırken Betül de belimdeki etleri tüm gücü ile parmaklarının arasında kıstırmaya başladı. Derin bir ah ederken çocuklar koltuktan kalkıp "neyse biz de iniyorduk. Biraz yürürüz değil mi? Okul yakın zaten yürüyelim biraz hava alırız," diye yanındaki konuşarak bizden uzaklaşmaya başladı. Betül arkalarından dil çıkarınca çocuklar nasıl ineceğini bilemedi.

Bir durak sonra da biz indik zaten. Betül indiğinde de söylenmeye devam ediyordu.

"Ben Rüzgâr'ın gey olduğuna da inanmıyorum kızım. Ne öyle sarmaş dolaş yatmalar falan."

Bunu geceden beri kaç kere söylediğini saymamıştım ama en az on kere söylemiş olmalıydı. Gözlerimi devirdim. Okulun kapısına doğru yürürken konuşmaya devam ediyordu.

"Kardeş gibi yattık. Şefkat vardı işin içinde. Abla kardeş gibiydik bir kere. O bana namahrem sayılmaz."

Betül bir kahkaha patlattı. Sonra yüzüme baktı ve daha sesli gülmeye başladı.

Mavi Kuş ile Küçük KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin