3. SUÇLU

8.5K 526 138
                                    

Keyifli okumalar.

Kulağımın dibinde bir alarm çalıyordu iki dakikadan beri.

Rahatsızca kıpırdanıp alarmı bulmaya çalıştım gözlerim kapalı bir şekilde.

Saniyeler sonra bir eli tutmamla gözlerim irice açıldı. Yataktan hızlıca fırlamamla karşımda Savaş'ı gördüm. O da az önceki durumu baya garip karşılamıştı.

"Senin burada ne işin var? Sapık mısın?!" Diye bağırdım sonlara doğru. Kaşlarını çatıp elindeki alarmı kapattı. "Bu evde ilk senin kalkman gerekiyordu! Fakat küçük hırsız çaylağımız herkesten sonra uyanıyor. O da zorla!" Dedi o da yüksek sesle.

"Bağırma be sabah sabah!" Diye bağırdım. Bana inanamazca bakıyordu. "Salak mısın kızım sen?" Dedi direkt. Hiç çekinmemişti. Ya da utanmamıştı. Gerçi bu aptaldan böyle bir şey beklemezdim.

Esnerken onu sinir etmek amacıyla soru sordum. Bu yöntemi seviyordum çünkü insanlara soru sorup çıldırtmak her şeye bedel gibiydi. Birazdan Savaş'ta delirecekti. Bence.

"Yo neden?" Diye sordum hafif gevşek bir tavırla. "Birde neden diye soruyor musun? 55 saniye içinde aşağıda olmazsan arkadaşlarının yanına gidip benimle yattığını ve hırsız olduğunu söylerim." Sona doğru sırıtmaya başlamıştı. Yöntemim ters tepmişti.

"SAKIN ÖYLE BİR ŞEY YAPAYIM DEME! HEM NE ALAKA SENİN GİBİ BİRİYLE YATMAK? BU KADAR YALANCI BİR DOLANDIRICI İLK DEFA GÖRÜYORUM!" diye bağırdım ve hızlıca banyoya girdim. Kapıyı sertçe kapatıp kilitlerken, "Daha şimdiden böyle yapıyorsan seninle anlaşmamız çok zor Talya Akyel!" Savaş'ın alaylı sesini duyduğumda göz devirip işlerimi hallettim.

Birkaç dakika sonra banyodan çıktım. Odada kimsenin olmadığını görünce rahat bir nefes verip telefonumu aldım. Kızlardan birkaç mesaj vardı, onun dışında bir şey yoktu. Telefonu yatağa bırakıp karşımdaki boy aynasına baktım. Saçlarım kuş yuvasına dönmüştü resmen.

Bir tarak bulmak umuduyla çekmecelere ve dolaplara bakmaya başladım. Birkaç saniye sonra yatağın yanındaki komidinde bulmuştum. Aynanın karşısına geçip saçlarımı taradım. Neyseki saçlarım doğal olarak düzdü. Bu yüzden çok uğraşmama gerek kalmamıştı. Tarağı yerine koyup dağılan yatağı topladım ve telefonumu alıp odadan çıktım.

Aşağıdan sesler geliyordu. Sessizce merdivenleri inip salona girdim. Bir anda herkes konuşmasını kesip bana döndü. Hafif mahçup bir şekilde "Günaydın." Dedim. "Günaydın mı? Akşam oldu, İyi akşamlar!" Dedi savaş alaylı bir şekilde.

Ben göz devirirken "Savaşko, abartma canım lütfen." Dedi Ege, ardından bana döndü. "Günaydın Taliya'cığım." Dedi. Boğazımı hafifçe temizleyip, "Talya." Dedim. "Ah pardon." Dedi mahçup bir şekilde. Ardından gülümsedi. "Günaydın canım." Dedi Ceren içten ve samimi bir şekilde. "Günaydın çaylak." Dedi Ömer ve göz kırptı. Şaşkınlığımı dışa vurmamak için kendimi zorladım. Bu adam gittikçe tuhaflaşıyordu.

"O halde kahvaltıya geçebiliriz! Taliya'cığım, yani Talya'cığım." Dedi Ege. Savaş aniden oturduğu koltukta kalkıp salonla birleşik olan Amerikan tarzı mutfağa doğru ilerledi. Anladığım kadarıyla orasıda çok genişti. "Hey bizi bekle!" Dedi Ceren hafif sitemle. Ardından neredeyse koşarak Savaş'ın yanına gitti.

"Ay çocuklar sakin olun, hepinize yetecek kadar krep yaptım." Dedi Ege, bir anne edasıyla. Daha sonra o da gitti mutfağa. Ömer kalkıp yanıma geldi, "Gel ve Savaş'ı boşver. Ukalâdır, ama iyi bir patrondur." Dedi ve önden yürümeye başladı. Daha fazla beklemeyi kesip peşine takıldım.

Mutfaktaki 6 kişilik masaya kahvaltı kurulmuştu. Savaş masanın en baş köşesinde, Ege ve Ceren çaprazında ve karşı karşıyaydılar. Ömer diğer baş köşeye oturdu. Bende Ceren'in yanına oturdum. Bana bakıp gülümsedi.

Dolandırıcılar Çetesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin