7. PARTİ

7.5K 445 205
                                    

Keyifli okumalar.

"ha şey, tanıştırayım, doktorum Talya."

Savaş'ın söylediklerinden sonra hafif şaşırmıştım. Doktor Talya... Nedense birinin -Savaş bile olsa- böyle demesi beni heyecanlandırmıştı. Açıkçası çok azda olsa hoşuma gitmişti.

"Doktor mu?! Hasta mı oldun sen?!" Dedi İrem adeta yaygara kopararak. "Evet biraz rahatsızım." Dedi Savaş. İrem hemen yanıma gelip endişeyle, "Neyi var doktor hanım? İyi değil mi?" Dediğinde dudaklarımı araladım. Savaş'a baktığımda yarayı gösterip kaşlarını söyleme der gibi kaldırıyordu.

"Sakin olun lütfen, sadece kuyruk sokumu ağrısı var. O da tedavi edilebilir bir şey." Hayır gülmemeliyim...

İrem bir anda durakladı, Savaş'ın delici ve dehşet bakışlarını üstümde hissediyordum. "Kuyruk sokumu tam olarak ne oluyor?" Dedi İrem. "Basitçe söylemek gerekirse kalçadaki bir kemik zedelenmesi." Dedim. Kadının gözleri kocaman açıldı. "Kalçası ağrıyor yani," dedi. Kafamı yavaşça salladığımda, "Anladım. O halde çok geçmiş olsun Savaş'cığım. İyileştiğinde görüşürüz." Dedi ve saniyeler içinde evden çıktı.

"Kadın kalçanda ağrı olduğunu duyunca nasıl kaçtı... Allah bilir ne anladı da ne düşündü." Dedim ve Savaş'a baktım. "Kalçada ağrı he?" Dedi öfkeli bir gülümseme ile.

Dayanamayıp güldüm ve başımı salladım. "O zaman bunu tedavi edelim benim yöntemimle ne dersin?" Dedi. Anlamadığım için, "Ne yöntemi be?" Dedim. Bu sefer küçük bir kahkaha atıp koltuğa bacaklarını genişçe açıp oturdu. Hâlâ alayla bakıyordu. "Kuyruk sokumunun tıbbi tedaviler haricinde bir yöntemi olduğunu bilmiyordum. Söylesene." Dediğimde sırıtışı büyüdü. "Gerçekten anlamadım!" Dedim hafif sitemle.

"Gel otur, söyleyeceğim." Dedi. Şu an kendimi büyük salak hissettiğim için gidip yanına oturdum. Ona döndüm, "evet?" Kafasını arkaya atıp, "Çok küçüksün çaylak." Dedi alayına devam ederek.

Kaşlarım çatıldı, "ne demek bu? Of çok gıcıksın." Dediğimde kafasını kaldırdı ve bana doğru eğilip, "Çok küçüksün demek." Diye fısıldadı ve geri çekildi. Göz devirip ayağa kalktım. "Of her neyse, senle uğraşamam." Dedim ve arkama dönüp masaya doğru yürümeye başladım.

"Yöntemim, sevişmek." Dediğinde attığım adım havada kaldı.

"Dedim ya, çok küçüksün. Hadi git dersini çalış." Dedi ardından. Ona dönüp sinirle, "Sen gerçekten sapıksın!" Diye bağırdım ve koltuktaki bir yastığı alıp kafasına attım. Oysa yastığı havada tutup kahkaha atarak gülmeye başladı. "Bu iğrenç imaların neresi komik anlamıyorum." Diye mırıldandım ve ona bir kez daha içimden söverek masadaki yerime geçtim.

Savaş hâlâ gülerken kalktım ve televizyonu kapattım. "Sessiz ol." Dedim ve geri yerime geçtim. Savaş'a baktığımda ellerini teslim olurcasına kaldırıp "Pekâlâ çaylak. Nasıl istersen." Dedi. İstemsizce göz devirip kalemimi aldım. Tekrardan kaldığım yere odaklandım.

Birkaç dakika sonra, "İrem benim sevgilim değil. Babası ile babam tanışırdı, Hüseyin Arak'la yani. Hüseyin beyin ricası ile İrem'le mantık sevgililiği yapıyorduk, tabii daha sonra ayrıldık ama az önce gördün, bana takıntılı." Kafamı kaldırıp Savaş'a baktım. Benim tek takıldığım yer babam kelimesi olmuştu. "Açıklama yapmana gerek yok, bana ne senin sevgilinden?" Dedim ve geri kitaba baktım

"Yalnızca beni herkesle sevgili olan bir adam gibi görme diye dedim." Dediğinde ona gerçekten mi? der gibi baktım. "Ege senin çapkın olduğunu söylemişti ama? Ve bence yalan değil." Dediğimde dudakları kıvrıldı. 

Dolandırıcılar Çetesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin