6. KURŞUN SIYRIĞI

7.6K 467 139
                                    

Keyifli okumalar.

Yukarıya çıktığımızda sıkıca tuttuğu elimi çekmeye çalıştım. Ama maalesef bırakmadı.

Salona girdiğimizde pencerelerin hepsine kepenk indiğini gördüm. Dış kapılarada kepenk inmişti. Ege, telaşlı bir şekilde bilgisayarından bir şey yapıyordu. Ömer, silahını çıkarmış öfkeli bir halde etrafta geziyordu. Ceren sessizce oturup Ege'yi izliyordu.

Savaş en sonunda elimi bırakıp, "Durum ne?" Diye sordu ve Ege'ye doğru ilerledi. "Dışardan aniden ateş etmeye başladılar, neyseki kimse pencerelerin önünde değildi. Ege şimdi kameralara bakmaya çalışıyor ama bozmuşlar şerefsizler." Dedi Ömer gergin bir sesle.

"Hassiktir hassiktir! Birileri evin sistemine girmeye çalışıyor, durduramıyorum!" Diye bağırdı Ege. Savaş küfür edip, "Ömer, dışarıya çıkıyoruz. Kim varsa indiriyoruz tamam mı?" Dedi Savaş. Ömer dünden hazırmış gibi, "Çok bile bekledik." Dedi.

Ege aniden ayağa kalkıp, "Aşağı iniyorum, tek bilgisayarla olmuyor. O piçler kiminle dans ettiklerini henüz görmediler." Dedi ve koşarak aşağı inmeye başladı.

"Biz dışarı çıkar çıkmaz kepenkleri geri indirin tamam mı? Sonrada Ege'nin yanına gidin, eğer kameralar olursa ararsınız." Dedi Savaş. "Bende geliyorum! Silah kullanmayı biliyorum!" Dedi Ceren hızlıca. "Hayır!" Dedi Ömer aniden.

"Ceren, olmaz. Dediğimi yapın yeter." Dedi Savaş, hemen ona silahı verdim. Başka bir şey demeden dış kapıya doğru gitti. Ömer de bahçe kapısına gidip, "Kepenk açılır açılmaz ateşlemeye başla." Dedi Savaş. Ömer başını sallayarak onayladı.

Savaş telefonundan bir şey yapıp cebine koydu. O sırada kepenkler açılmaya başladı. Yarısı açılınca ikiside çıktı. Ceren hemen telefonunu çıkarıp bir şeyler yaptı, ardından kepenkler yine kapanmaya başladı.

"Gel, aşağı inelim." Dedi ve koşarak inmeye başladı. Sırt çantamı koltuğa attım ve bende indim. Ege o monitörlerin başında oturmuş hızlıca
Klavyeden bir şeyler yapıyordu. Birkaç dakika sonra, "Olmuyor mu?" Diye sordum. Ege ofladı, "Taliya'cığım karşında Interpol hackerlarına taş çıkaracak bir yakışıklı var fakat on yirmi kişi aynı anda saldırdığı için parmaklarım ne yapacağını bilmiyor. Kısacası şu an savunma yapıyorum, eğer açık yakalarsam ben saldıracağım ama çok zor." Dedi hızlıca.

Başımı anladım der gibi sallayıp beklemeye devam ettim. Birkaç dakika sonra yukarıdan sesler gelmeye başladı. Ege "Oh şükür! Başardım." Dedi Ege heyecanla. "Yukarıya," Ceren devam etmeme izin vermeden koşarak yukarıya çıktı. Bende koşmadan fakat hızlıca merdivenleri tırmandım.

Fakat salonda gördüğüm manzara duraklamama neden olmuştu. Savaş, gövdesi ful kan olmuş bir şekilde koltukta yatıyordu. Ömer telaşla bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Ege de yukarıya geldiğinde çığlık attı. "Noldu?!" Dedi dehşet bir ifadeyle. "Savaş vuruldu! Doktora gitmemiz lazım kabul etmiyor beyefendi!" Diye adeta kükredi Ömer.

"Aslı'yı arayalım!" Dedi Ceren hızlıca. "Saçmalamayın!" Dedi Savaş kesik çıkan bir nefesle. "Kurşun sıyırdı mı? İçerde mi?" Diye sordum soğukkanlı bir tavırla. Eğer sıyırdıysa bu tedaviyi sanırım yapabilirdim.

"Tabii ya! Taliya kuşum doktor olacaktı. Lütfen kurtar onu ölmesin!" Dedi Ege yalvaran bir sesle. "Sıyırdı." Dedi Ömer. Bir şey demeyip Savaş'ın yanına gittim ve kanlı olan tişörtünü yavaşça kaldırdım. Kurşun boşluğundan sıyırmıştı.

"Bana varsa ilk yardım malzemeleri, kuru bir bez ve makas getirebilir misiniz? Ha birde iğne iplik lazım, ince olandan." Dedim. "Tamamdır." Dedi Ceren ve yanımızdan ayrıldı. "Beni öldürmeyeceğine emin misin?" Dedi Savaş yarı alayla. Şakaklarında boncuk terler vardı. Göz altları hafiften morarmıştı, yani bilincini her an kaybedebilirdi. "Seni öldürmemem için uyanık kal o halde." Dedim ve koltuğun üstünde duran tişörtü alıp yaraya baskı uyguladım. "Bu kimindi?" Diye sordum ardından. "Benim ama sorun yok." Dedi Ege.

Dolandırıcılar Çetesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin