18. SON UMUT

5.4K 387 85
                                    

Keyifli okumalar.

Tam 1 hafta.

7 gün boyunca birbirimizden kaçmıştık. Üstelik tek ben değil, o da benden kaçıyordu. İkimizde açıklama yapamıyorduk. Evdeyken karşılaşıyorduk fakat basit selamlaşmalar dışında konuşmuyorduk. Bir de sanki Savaş, bana bakmamaya yemin etmiş gibi konuşurken falan hiç gözlerini gözlerime değdirmiyordu.

Bu hafta sadece iki iş olmuştu, onda da ben sadece görevimi yapıp kötü insanlardan bir şey çalmıştım. Yani bu sefer herhangi bir rollere girmemiştim. Onun dışında ise kalan her şey her zamanki gibi normaldi. Ha bir de, Savaş gündüzleri evde az oyalanıyordu. Kalan zamanlarını da dışarda geçiriyordu.

Bunun böyle devam etmesine izin veremezdim artık. Uzandığım yataktan kalkıp pencereye baktım. Güneş yavaştan batıyordu. Derin bir nefes verip odadan çıktım ve yine bir yere gidecek olan Savaş'ı gördüm.
"Dur." Dedim ve ona doğru yürüyüp kolumdan tuttum. Ardından odanın içine çekip kapısını kilitledim. "Bu böyle devam edemez. Konuşmamız lazım." Dedim ona dönerek. Yüzündeki ifadeyi ve duyguyu anlayamıyordum.

Birkaç saniye sonra, "Ee bir şey demeyecek misin?" Diye sordum. Arkasını dönüp yatağa doğru ilerledi ve bana dönüp oturdu. Bende masanın dönen sandalyesine oturdum. "Bilmem. Ne diyeyim?" Dediğinde etrafta dolaşan gözlerim ona döndü.

Ellerimle oynarken, "Mesela hesap sormandan kastın beni öpüp kafamı karıştırmak mıydı?" Diye sorduğum zaman kaşlarını çattı. "Hayır." Dedi kesin bir sesle.

"Peki... Neden öptün o zaman? Bu sefer ortada bir çıkar yolu da yoktu." Dediğimde yutkundu ve gözlerini kaçırdı. Şunu fark etmiştim, göz altları hafiften morarmıştı. Acaba geceleri uyumuyor muydu?

Saniyeler sonra, "Ben öptüm fakat beni o saniyede itebilirdin. Neden karşılık verdin?" Soruma soruyla cevap vermişti. Bu sefer cevap veremeyen ben olmuştum. Bana ısrarla ve baskı yapan gözlerle bakmasıyla aniden, "Bilmiyorum, bir yanım sana karşılık vermem gerektiğini söylüyordu, diğer yanım da seni itmem gerektiğini." Ellerimle utançla yüzümü kapattım. "İşte o yanım daha ağır geldi, zaten iç sesimde çılgın olmamı söylemişti." Diyerek suçu saçma bir şekilde iç sesime attım.

Ona bakamıyordum. "Utanmana gerek yok, ellerini çek." Dediğini duyduğumda omuz silktim. "Neden böyle davrandığımı anlamadım, gerçekten." Şu an onu unutup kendimi açıklama çabasındaydım. Ayrıca ona bakarsan utanç duygusu bugün her yerimi sarardı.
"Eğer bana bakmazsan aşağıdakilere her şeyi söylerim." Ellerimi hızlıca yüzümden çekip şaşkınca ona bakarken devam etti,  "Ben sadece senin için bir hafta boyunca sessiz kaldım, madem gerçekleri söylüyoruz bunu bilmen gerekir. Yaptığım şey evet çok garipti bunun nedenini söylemeyeceğim ama şu an bundan utanmıyorum. Eğer beni itseydin bunu yaptığım için günlerdir düşünüp kendimi bitirirdim fakat karşılık verdin. Ayrıca içkili olduğumuz için kafamız biraz güzeldi, böyle de düşünebilirsin." Dedi.

Birkaç saniye sonra, "Yani senden hoşlanmıyorum değil mi? Sadece içkiliydik." Dediğimde duraksayan o oldu. "Hoşlanmak mı?" Bu düşünce hiç aklına gelmemiş olmalıydı. Düşünmeden konuşmuş olamazdım... Hem bu düşünce de nereden çıktı ki? Of!
Boğazımı temizleyip ayağa kalktım. "Neyse ben gideyim." Dedim ve kapıya doğru yürüdüm. "Dur, bekle." Dedi ve kalkıp yanıma geldi. "O günkü pasta... Güzel olmuştu. Yani şansına küs, zehirlenmedim." Doğru ya, pasta vardı bir de...

Ne diyeceğimi bilemediğim için başımı sallayıp odadan çıktım. Yapacak bir işim olmadığı için aşağıya indim. Ceren salonda oturuyordu. Ege ve Ömer yoktu. "Selam." Dedim ve karşısına oturdum. Telefonunu bırakarak, "Selam." Dedi. "Ömer ve Ege nerde?" Diye sordum. "Ömer spor salonunda, Ege de odasında." Dedi. Başımı anladım dercesine salladım.

Dolandırıcılar Çetesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin