23. UZUN YOLCULUK

5.3K 386 110
                                    

Keyifli okumalar.

Gözlerimi araladım. Etraf aydınlıktı,  sabah olmuştu. Dün geceki anlar aklıma gelince utandığımı hissettim. Savaş'la bir uyumadığım kalmıştı, o da olmuştu artık. Yanımda yoktu zaten. Derin bir nefes verip doğruldum ve her zamanki gibi kuş yuvasına dönen saçlarımı İyice karıştırdım. Kollarımı kaldırıp gerinirken ciğerlerime sigara dumanı doldu. Gözlerim direkt olarak balkona kaydı. Savaş balkondaki koltuklardan birine oturmuş hem kahve, hem de sigara içiyordu. Beni asıl şaşırtan şey ise kitap okumasıydı.

Ayağa kalkıp üstümü düzelttim ve balkona doğru ilerledim. Kapının pervazında durup, "Günaydın." Dedim. Beni fark eder etmez elindeki kitabı telaşla kapatıp ayağa kalktı ve kitabı arkasına sakladı. Fakat ben çoktan tanımıştım okuduğu kitabı, gurur ve önyargıydı.

İçtiği gece söylediklerini gerçekten hiç hatırlamıyordu. "Günaydın, ne zaman uyandın?" Dedi. "Şimdi. Sen ne zaman uyandın?" Diyerek kitap konusunu hiç açmamaya karar verdim. "Yarım saat falan oldu sanırım." Dedi. "Pekâlâ," dedikten sonra geri içeriye girdim. Kitabı anladığım kadarıyla balkonda bırakıp peşimden geldi.

"Hazırlansan iyi olur çünkü kahvaltı edilecek birazdan." Dedi yatağa oturarak. Bavulumu açıp içinden günlük, çiçekli yazlık olan elbisemi çıkardım. Omuzlarımı açık bırakıp dizlerimin üstünde bitiyordu. Neyseki gelmeden önce ütülemiştim ve düzgün bir şekilde bavula koymuştum. Yani kırışık değildi. "Benim banyoya girmem lazım, zaman yeter mi?" Derken iç çamaşırları gizlice bavuldan çıkarıp arkama sakladım ve ayağa kalktım. Savaş saatine bakıp, "20 dakika içinde aşağıda olmamız gerekiyor. Hızlı ol yani. Bekliyorum burada." Dediğinde başımı salladım ve hızlıca banyoya girdim. Kapıyı kilitleyip duşakabine yöneldim.

Çok uzun sürmeyen kısa bir duş alıp banyoda kurulandım ve üstümü hızlıca giyindim. Banyoda bulduğum kurutma makinesiyle saçlarımı güzelce kurutup taradım. Makyaj malzemelerim bavulda olduğu için banyodan çıkıp bavulumun yanına çöktüm ve ihtiyacım olan malzemeleri alıp makyaj masasının koltuğuna oturdum. Savaş'ın gözleri direkt olarak üzerimdeydi ama ikimizde sessizdik.
Yüzüme renk gelsin diye allık sürüp rimel çektim. Elbisemin rengine uyan kırmızı rujumuda sürdükten sonra ellerim için nemlendirici kullandım. İşim bittiğinde masanın üzerinde duran yüzüğü parmağıma geçirdim. "Ben hazırım." Diyerek ayağa kalktım ve Savaş'a döndüm.

Gözlerini kısaca her yerimde gezdirdikten sonra gözlerime sabitledi. Ardından ayağa kalktı ve bana doğru gelip tam karşımda durdu. Elinde bir şey vardı. "Müsaaden var mı?" Diye sorup elini saçlarımda gezdirdi. Anlamadığım için sessiz kalırken bunu bir onay olarak algılayıp iyice yaklaştı ve elindeki şeyi saçlarıma değdirdi. Ne yaptığını pek anlamıyordum çünkü  hem dün geceki gibi çok yakınımdaydı, hem de oldukça yavaş ve nazik davranıyordu.

Geri çekildiğinde ne yaptığına bakmak için arkama döndüm ve aynaya baktım. Saçımda oldukça şık ve güzel duran gümüş yaprak şekilli taraklı bir saç tokası vardı. Abartılı değildi, aksine kombinime göre sade ve zarif duruyordu saçımda. Şaşkınca Savaş'a döndüğümde ellerini cebine koyup, "Bu annemindi, bana bir gün evlendiğim kadına vermemi söylemişti. Bunu babamda bildiği için  şimdi senin saçına taktım çünkü daha inandırıcı olur." Dedi.

Daha farklı bir sebep bekliyordum ama sadece gösterimiz için gerekli olan bir şeymiş. Başımı iki yana sallayıp düşüncelerimden kurtuldum, "Tamam anladım, döneceğimiz zaman veririm geri. Takarsın sende evleneceğin kadına." Dediğimde ses tonumda küçük bir sitem olduğunu fark ettim. Kıskandın ya ondandır.

"Hayır!" Diye iç sesime karşı çıktığım sırada Savaş'ın anlamayan ve şaşkın bakışlarıyla karşılaştım. Alt dudağımı ısırırken, "Gidelim mi?" Diye sordum konuyu kapatmak için. Saniyeler sonra kapıya doğru yürüyen ilk o oldu. "Gidelim."

Dolandırıcılar Çetesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin