12. KÜÇÜK İNTİKAMLAR

6.7K 417 215
                                    

Keyifli okumalar.

Eve geleli iki saat olmuştu. Ben gelir gelmez kafamı derse vermiştim. Diğerleri aşağıda film izliyordu, bende davet edilmiştim fakat ders çalışmak daha makul bir fikirdi.

Kapım tıktıklanmadan açıldı ve içeriye Savaş girdi. Kaşlarım çatıp kafamı kaldırdım ve  ona baktım. "Ayı mısın acaba? Bir kadının odasına öyle dalınmaz." Dediğimde, "Fakat sen bir öğrencisin ve ders çalıştığını biliyorum." Dedi ve hiç izin almadan kapıyı kapatıp yatağıma oturdu. Dönen sandalyeyle ona döndüm.

"Ne oldu?" Diye sordum. "Bu akşam hakkında hiç soru sormadın." Dedi. Umursamazca omuz silkip, "Ben hariç herkesin bir şeylerden haberi olmasından bahsediyorsan eğer pek umurumda olduğu söylenemez. İster istihbarat teşkilatıyla iş yap, istersende kötü adamlarla. Benim için önemli olan tek şey para." Dedim.

Birkaç saniye sonra, "Aynı şey benim içinde geçerli biliyorsun değil mi? Her neyse, umurunda olmasada durumu kısaca açıklayacağım. Bazı işler bizim boyumuzu aşıyor. Mesela Kemal Demir işi gibi. Zaten boyumuzu aşan işleri almıyorum. Genelde Türk İstihbaratının işbirliği teklif etmesiyle işe giriyoruz. Eğer başarılı olursak, ki genelde oluyoruz. Her zamanki gibi paramızı alıyoruz. Bugün de öyle oldu, zaten bundan tek benim haberim vardı fakat senin şoförle mekâna gittiğin zamanda çocuklara kimle çalışacağımızı açıkladım. Eğer fırsatım olsaydı sana da söyleyecektim." Bu hiç de kısa bir açıklama değildi.

Boğazımı temizleyip, "Pekâlâ, anladım. Şimdi müsaade edersen ders çalışmam lazım. Maalesef ömrümün sonuna kadar hırsız ve dolandırıcı olarak yaşayamam." Dedim ve önüme döndüm. Savaş'ın ayağa kalktığını duydum. "Haklısın, doktor olmak daha iyi." Dedi ve yanıma geldi.

Sessiz kalıp gitmesini bekledim fakat yanılmıştım. Savaş, masadaki eşyalarımla uğraşmaya başlamıştı. Tüylü kalemimi alıp, "Güzel kalemmiş." Dedi. Kalemimi elinden alıp, "Gidip film falan izlesene sen." Dedim ve onu ittirdim.

"Yok sıkıldım." Dedi sanki çocukmuş gibi. "Ne yapayım? Benim dikkatimi dağıtmadığın sürece istediğini yapabilirsin ama burada değil." Dediğimde çoktan çalışma hevesim kaçmıştı. "Aslında ben biraz antrenman yapacağım. Ders çalışmaktan sıkılırsan gelebilirsin." Dedi ve kapıya doğru ilerlemeye başladı.

"Ne antrenmanı?" Diye sorup ona döndüm. Durup bana baktı. "Gördüğün üzere bu kaslar yatarak yapılmadı. Biraz ağırlık kaldırırım herhalde. Ya da vazgeçtim atış çalışacağım." Dedi ve birkaç saniye düşündükten sonra ekledi, "Yine vazgeçtim, Ömer'le dövüşmek istiyorum." Dediğinde ona ne yaşadığını anlamak ister gibi baktım.

"Daha önce dediğim gibi, seninde biraz fiziksel olarak sağlamlaşman lazım." Dediğinde, "Öyle bir şey demedin, 'dövüşmeyi öğrenmen lazım' demiştin." Diyerek onu düzelttim. Göz devirdi, "Çok fark var gerçektende." Dedi. Birkaç saniye sonra, "Vurulmamış gibi davranıyorsun. Dikişlerinin şu ana kadar açılmaması mucize." Dediğimde, "patronunu bu kadar merak etmen gözlerimi yaşatıyor." Dedi alayla.

Bu sefer göz deviren ben olurken, "Gel hadi, patronundan bedava dövüş eğitimi al." Dedi. "Pekâlâ, epey merak ettim şu bedava dövüş işini." Dedim ve ayağa kalktım. Yüzünde memnun bir ifade oluşurken üstümü kısaca süzdü. İstemsizce bende üstüme baktım, tavşanlı pijama takımım vardı. Bence süzülecek bir yanı yoktu kıyafetimin.

"Biraz daha seksi olabilirsin bence. Yani demek istediğim tavşanlı pijama takımı yerine kırmızı tanga falan giyebilirsin. Sadece bir tavsiye." Onu ciddi ciddi dinlediğime gerçekten inanamıyordum.

Kaşlarımı çatıp, "Sapık mısın? Bunu ciddi olarak soruyorum. Ayrıca gece uyumak için giyeceğim şeyler sanıyorumki patronumu ilgilendirmiyor." Dedim ve ona doğru yürümeye başladım. Affallamış bir şekilde bakıyordu.

Dolandırıcılar Çetesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin