13. AİLEVİ MESELE

6.7K 429 115
                                    

Keyifli okumalar.

"Yemin ederim gelme üstüme öldürürüm kendimi!" Diye bağırdı Ege.

"Öldür lan kendini, yoksa ben öldüreceğim!" Bu sefer bağıran Ömer'di.

"Sen istedin." Dedi Ege, ardından etrafında dönerek perdelere doğru ilerledi ve perdeyi boynuna doladı.

Bu sahne çok tanıdıktı. Bana Hint dizilerini hatırlattı.

Ceren kahvesini bırakıp kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Ömer ne yapacağını şaşırmış bir şekilde Ege'ye bakıyordu. Dayanamayıp gülerken saate baktım. Gitmem gerektiğini fark ettiğimde ayağa kalktım.

Dün geceden sonra Savaş'la hiç karşılaşmamıştım. Kahvaltı da bile yoktu. "Ben çıkıyorum, sonra görüşürüz." Diyerek çantamı aldım ve kapıya doğru yürüdüm. "Hoşça kal Taliya! Ben biraz daha kendimi öldüreceğim." Dedi Ege. Ömer ve Ceren'le de vedalaştıktan sonra evden çıktım.

Durağa doğru yürümeye başladım. Bu sabah Ege telefonuma kredi kartımın hesabını kurmuştu. Bankadaki parayı gördüğümde şoka girmiştim. Çünkü bir milyona yakın bir para vardı. Ömer'in söylediğine göre dün geceki işin parasıda hesaplara yatmıştı.

Boş olan durakta oturup beklemeye başladım. Tam o sırada önümde mavi bir Audi durdu. Pahalı ve güzel arabalar görmeye alışmaya başlamıştım.

Kapı açıldı ve saatlerdir kayıp olan Savaş indi. Nedense çok şaşırmamıştım. Güneş gözlüğünü çıkarıp arabaya yaslandı. "Günaydın çaylak." Dediğinde, "Günaydın da, hayırdır? Evde yoktun, şimdi neden karşılaştık?" Diye sorduğumda, "Aslında bir şey söylemem gerekiyor." Dedi.

Ellerini cebine koyarak yanıma geldi. "Nasıl araba?" Diye sordu. Kaşlarım hafifçe çatılırken, "Gayet güzel ve pahalı. Neden sordun?" Dediğimde boğazını temizledi ve elini ensesine götürüp bana döndü.

"Bu arabanın artık senin olacağını söylesem?" Dediğinde birkaç saniyeliğine duyduğumu sindirmeye çalıştım. Ardından, "Yalan söylüyorsun derim." Diyerek heyecanımı gizledim.

"Yalan söylemiyorum. Oyun da yok, şaka da yok. Bu araba senin. Hani dün gece bir şey demiştim, işle alakalı. Hatırlıyor musun?" Diye sordu. Başımı yavaşça aşağı yukarı salladım. "Oradan sağ ve başarılı çıkarsak bana bir şey vereceğini mi ne söylemiştin." Dedim. Gülümsediğinde gözlerim kocaman açıldı. "Şaka yapıyorsun," dedim şok içinde.

Arabaya hayranlıkla baktım, "Bu çok pahalı, yani inanamıyorum." Dedim inanamayan bir sesle. Birkaç saniye sonra, "ama bunu kabul edememki." Dedim yüzümü üzüntüyle asarak. Ona döndüğümde gülümseyen suratı anında söndü ve kaşları anlamazca çatıldı. "Neden?" Diye sordu.

Omuz silktim. "Sana sürekli hakaret ettim, sürekli tartışıyoruz, bir de anlaşmazlıklar var tabii... Zaten dün gecede rezil oldum. Olmaz yani, istemiyorum." Dedim hafif çekingen bir tavırla. Bana adeta ciddi misin? der gibi bakıyordu.

Derin bir nefes verdi ve omuzlarımdan tuttu. "Bana bak çaylak, o dediklerin bizim aramızda olan kişisel şeyler tamam mı? Patronun olduğum zamanlarda emirlerime karşı gelmiyorsun bu yüzden bir ödül. Ayrıca şu ana kadar işlerde pek aktif rol almasanda ayak uydurabildin. Tebrik ve motivasyon amaçlı patronundan bir hediye." Dediğinde çoktan ikna olmuştum.

"Teşekkür ederim!" Diye adeta çığlık atıp boynuna atladım. Şu an çok mutlu olmuştum çünkü bir arabam oluyordu! Her ne kadar çok manyak bulduğum patronumdan hediye olsada.

Savaş'ın kaskatı kesilmiş bir şekilde durduğunu fark ettiğimde mahçup bir şekilde geri çekildim. "Kusura bakma, ben biraz heyecanlandım." Dedim kısık bir sesle. Boğazını temizleyip önüne dönerken, "Sorun değil, hadi geç arabana." Dedi.

Dolandırıcılar Çetesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin