"Feelings"
Gözlerimi kırpıştırarak çalan alarmımı kapatmak için elimi uzattığımda hissettiğim şey sadece saçtı. Dirseklerimin üzerinde doğrulup ona dokunmamaya çalışarak alarmı kapattım. Kaç yıldır ilk kez alarmımın sesini duymuştum, normalde hiç bu kadar uyumazdım. Alarm sadece tedbirdi.
Onunsa bir yere yetişme derdi yokmuş gibi görünüyordu. Kirpikleri arada bir titreşse de gözleri huzurlu bir uykuda olduğunu gösterircesine sımsıkı kapalıydı. Dudakları nefes almak için hafifçe aralanmış, arasından bembeyaz düzgün dişleri görünüyordu. Kulağının altında biten kahverengi saçları yüzüne dağılmıştı. Düz biri bile olsam gerçeği kabul etmek zorundaydım. O gerçekten çok güzeldi, ya da yakışıklıydı. Kendini nasıl tanımlıyorsa işte.
Giderek yükselmeye başlayan ona dokunma arzumu göz ardı etmeye çalışsam da saçlarının bir tutamını yüzünden çekmekten kendimi alamadım. Hareket etmedi. Buna güvenerek kalan saçlarını da çekip heykelsi yüzünü ortaya çıkardım. Parmaklarımı istemsizce saçlarına daldırırken hipnotize olmuşçasına ona odaklanmıştım. Saçları beklediğimden daha yumuşaktı ve elimi her hareket ettirişimde şampuanının kokusu burnuma doluyordu. Küçük buklelerinden birini çekiştirip eski haline dönmesini izledim. Dudaklarımı ısırıp gülümsememi engellemeye çalışırken ne yaptığımın farkına vardım.
Adam, üstelik klibinde oynayacağım adam, uyuyordu ve ben sapık gibi onun saçlarıyla oynuyordum. Aklımı başıma toplamalıydım. Titrek bir nefes alıp elimi çekerek parmağımdaki yaralarla ilgileniyormuş gibi yaptım.
"Taehyung, lütfen devam et."
Uzun parmaklarıyla bileğimi kavrayarak saçlarına götürdü. Gözlerimi şaşkınlıkla açıp sayıklayıp sayıklamadığını anlamak istercesine yüzüne baktım. Gözlerini aralamıştı ve nefes alış verişleri normale göre hızlanmıştı, kesinlikle uyanıktı.
Alarmım ikinci kez çalıncaya kadar saçlarını parmağıma dolamayı, saç diplerine masaj yapmayı ve arada da gizlice koklamayı sürdürdüm. Sehpaya uzanıp alarmımı kapattıktan sonra mayışmış gözlerle bana döndü.
"Başın nasıl oldu Taehyung, gece sık sık kontrol ettim ama anormal bir şey olmadığı için seni uyandırmadım, iyi hissetmiyorsan hastaneye gidebiliriz."
Demek alnımda ve yüzümde hissettiğim dokunuşlar rüya değildi. Geceki şiddetli ağrıyı hissetmesem de herhangi bir şişlik var mı diye kontrol etme gereği duyarak kafama bastırdım.
"İyiyim Jungkook, teşekkür ederim, her şey için."
Sesim titremeye başlamıştı. Ruh halimin bu kadar çabuk değişmesini anlayamadığını biliyordum. Ben de anlam veremiyordum.
"Senin yerinde bir başkası olsa yaptıklarının çeyreğini bile yapmazdı."
Yüzü neredeyse ağlayacak olmamdan dolayı endişeli bir hal alırken beni kırmamak için daha dikkatli gibiydi. Baş parmağıyla yanağımı okşayarak sakin bir sesle konuşmaya başladı.
"Dün olanlar benim hatamdı Taehyung, benim yüzümden o hale gelmiştin, tabii ki seninle ilgilenecektim."
Benim aksime saçlarıma dokunmaktan çekinmeyerek perçemimi kulağımın arkasına itti.
"Şimdi ikimiz de ağlamaya başlamadan önce soruma cevap ver. Kahvaltı hazırlamamı mı tercih edersin yoksa dışarıda yememizi mi?"
Dünkü olayın bir daha yaşanmaması için ondan biraz uzaklaşırken hâlâ üniversiteye gitmem gerektiğini hatırladım. Duygusal atmosferimiz dağıldığı için mutluydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Back To Life
FanfictionTaehyung, hayatının kıyısında on dokuz yaşında bir gençken şans eseri gazeteden bulduğu bir iş ilanıyla dünyaca ünlü bir şarkıcının önemli bir klibinde oynama fırsatı bulur. Jungkook 22, Taehyung 19 *Tamamlandı. ! Angst değil ! Bu hikayenin yazar...