14: "Jealous"

955 96 90
                                    


"Jealous"








Aradan geçen üç gün boyunca kayda değer hiçbir şey olmamıştı. Geceleri yanımda uyuyor, sabahları bana kahvaltı hazırlıyor ve bütün ısrarlarıma rağmen yine de beni üniversiteye bırakıyordu. Bu süreç boyunca aramızda geçen diyolog sayısı ise bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdı. Sorularına o kadar kısa ve kesin cevaplar veriyordum ki başka bir şey sormasına gerek kalmıyordu bile. Neyseki birinci günün akşamının ardından beni sıkıştırmayı bırakmış, olanları düşünmem için zaman tanımıştı. Ben de bana verdiği bu hakkı en üst sınıra kadar kullanmayı planlıyordum.

Su şişemi, kalemlerimi ve not kağıtlarını çantama tıkıştırıp saygısızlık edeceğimi umursamadan dersten çıktım. Profesörlerin çoğu zamansız çıkmalarıma alışmıştı. Alışmayanlara da rektörden özel iznim olduğunu söyleyerek geçiştiriyordum zaten. Hızlı adımlarla kampüsün dışına yürürken Jungkook'un beni almasına daha iki buçuk saat olduğunu hatırlayıp imkanlarım dahilinde ne yapabileceğimi düşünmeye başladım. Daireme gitmeme kesinlikle izin vermiyordu. Orada bulunmamın bir şeyleri tetikleyeceğine dair tuhaf endişeleri vardı. Ama ben endişelerini gereksiz buluyordum ve onda kalmaya devam edeceksem birkaç parça kıyafete ihtiyacım vardı. Bu yüzden bulduğum ilk taksiye binip evimin yolunu tarif etmekten çekinmedim.

Kapıdan içeri adım attığım andan itibaren burnuma keskin bir kimyasal kokusu doldu. Boğulacakmışım gibi hissettiriyordu ve benim gibi güçsüz ciğerlere sahip biri için fazla ağırdı. Çantamı koltuğa bırakıp biraz oksijen almak umuduyla pencereleri açtım. Yüzüme çarpan soğuk hava beni bir tık daha iyi hissettirse de kokunun iğrençliğini azaltmıyordu. Biraz olsun alışabilince göğsümü tutarak yatak odama ilerledim. Etraf beklediğimin aksine oldukça düzenli görünüyordu. Bulmayı umduğum açık kalmış çekmeceler, tozla kaplı perdeler ve geçenki dağılmış yatak yoktu. Elime ilk geçen birkaç sweati, eşofmanımı ve gerekli olabilecek ders kitaplarımı çantama koyup ilaçlarımı almak için banyoya girdim. Jungkook'un buraya geldiği belliydi, zaten kendisi de gizleme gereği duymadan bunu itiraf etmişti. Ama sadece kıyafetlerimi ve ders kitaplarımı alacağını, hiçbir şeye dokunmayacağı hakkında da söz vermişti. Karşımda duran boşaltılmış banyo dolapları ise 'hiçbir şeye dokunmadığını' açıkça gösteriyordu. Zararsız ağrı kesicilerim bile yerinde yoktu.

İstediğimi bulamayacağımı anlayınca burada daha fazla durmamın gereksiz olduğuna karar verip hiç gelmemişim gibi dokunduğum her şeyi yerine geri koydum. Sandığımın aksine buraya gelerek o kadar da zaman harcamamıştım. Hâlâ Jungkook'un beni kampüsten almasına bir buçuk saat vardı. Kapıyı kitleyip yedinci katta olmamı umursamadan acelem yokmuşçasına merdivenlerden indim. Yedi kat inerken karar verdiğim üzere Jungkook'u üniversiteye gelmekle boşuna uğraştırmayıp direkt evine gidecektim. Sorguya çekilebilme ihtimalimi düşünmeyi ise sonraya bıraktım. Sonuçta ben yetişkin bir insandım ve istersem derslerimi asabilirdim.

Onun gibi ünlülerin ve zenginlerin oturduğu semte üniversiteli bir çocuğun otobüsle gitmesi papparazilerin dikkatini çekeceğinden kapüşonumu başıma geçirip bir günde ikinci defa taksi durağına ilerledim. Boş olmasına rağmen öylece önümden geçen dört taksinin ardından nihayet bir tanesi önümde durdu. Ön kapıyı açıp biraz eğilerek gideceğim yerin ne kadar tutacağını sordum. Oldukça uçuk ve gereksiz bir fiyat söylese de başka seçeneğim yokmuş gibi görünüyordu. Arka koltuğa yerleşerek yeterli param olduğunu bilsem de cüzdanımı çıkartıp kontrol ettim. Bir an önce tekrar iş aramaya başlamam lazımdı. Müsait olduğu zaman bana uygun bir iş var mı diye etrafına sorması için Bogum'a kısa bir mesaj attım. Önceki işlerimin çoğunu o bulmuştu ve yardımı olmadan hiçbir şey yapamayacak kadar beceriksizdim.

Back To LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin