"Beginning Of The End"Jungkook'la geçirdiğim bir haftanın ardından kendi evim bile bana yabancılaşmıştı. Sabahları tişörtümün altına girip karnımı öperek uyandıran bukleli bir kafa yoktu. Ya da her sabah kalp şeklinde akçaağaç şuruplu pankekler yapan şef önlüğü takmış bir adam. Gün içinde birkaç milyon kez kıkırdadığımız, sayamadığım kez öpüştüğümüz geceleri sarılıp yattığımız yatak da yoktu.
Bütün bu yaşanmışlıkları düşünürsek kendimi kendi evimde 'evimdeymişim gibi hissetmem dört günü bulmuştu. Eski düzenime tamamen alışabildiğim ise pek söylenemezdi. Bir haftamı onunla dolu dolu geçirdikten sonra onsuz olmak boşluğa düşmüşüm gibi hissettiriyordu. Sürekli onunla olmak istemem, onu özlemem ve her an ona ihtiyaç duymam Jungkook'un yan etkilerinden sadece birkaçıydı.
Ve nihayet 'o büyük gün' geldiğinde hissettiklerimin tarifi yoktu. Her şeyin başlamasını sağlayan olay bugün sona eriyordu.
Medicine bugün çıkıyordu.
Bir yanım klibin onun için ifade ettiği şeyleri bildiğinden sevinirken, diğer yanım klibin çıkmasıyla aramızdaki isimsiz ilişkinin de sona ereceğinden korkuyordu. Beni kullanacak kadar kötü olmadığını bütün kalbimle bilsem de yersiz endişelerimi engelleyemiyordum. Yılların getirdiği güvensizliğe verebilirdim bunu.
Gözlerimi bana hiç benzemeyen aynadaki yansımamdan ayırarak üç saattir ne giyeceğimi seçmeme yardım eden Bogum'a çevirdim.
"Nasıl görünüyorum?"
Eliyle dönmemi işaret ettiğinde topuklarımın üstünde hızlı bir dönüş yapıp beni tamamen incelemesini sağladım.
"Gerçekten mükemmel görünüyorsun Tae, ama böyle giyindiğin için Jungkook'un kızacağından eminim. Sana 'kendin gibi giyin' dememiş miydi?"
Jungkook'un 'sevimsiz' uyarısını hatırlamamla suratımı buruşturarak üstümdekileri tekrar kontrol ettim. Dar siyah bir pantalon, polo yaka gri bir tişört ve cebine mendil sıkıştırılmış siyah bir ceket. Kendi tarzım değildi belki ama, öyle bir ortama günlük salaş tarzımla gidemeyeceğim için iyi bir seçenek olduğu kesindi.
"Hayatımda sadece bir kez olsun şık görünmek istiyorum."
"Ve görünüyorsun da." Kol Saatini kontrol edip yatağın üzerindeki anahtarları cebine koyduktan sonra ayağa kalktı. "Geç kalmak istemiyorsan şimdi çıkmalıyız."
"Beni bırakmana gerek yok Bogum."
"Bunu bir kez daha tartışmayacağız, yürü."
Bugünkü diğer tartışmalarımızda da olduğu gibi onun kazanacağını bildiğimden çenemi boşa yormamaya karar verip dış kapıya ilerledim. Bogum da keçilerinkinden bile fazla inat vardı ve benim gibi ikna yeteneği zayıf biri ona hayatta karşı çıkamazdı. Havada duracak şekilde arkaya taradığım saçlarımı bozmamaya dikkat ederek siyah adidaslarımı giyip anahtarlarımı çıkardım.
"Bir anda kapıyı mı kitleyesin geldi Tae?"
"Sadece his. Tedbirli olmaktan zarar gelmez."
Kapıyı üç kez kilitlememe alayla gülüp 'sen ve hislerin' diye söylendiğini duysam da içime doğan hislerin düşünülenin aksine kötü bir özellik olmadığını, hatta birkaç kez hayatımı bile kurtardığını bildiğim için asansör boyunca ona kötü kötü bakmaya çalışmakla yetindim. Tabii kaçınılmaz sonumuz liseli iki çocuk gibi kahkahalar atmak, birbirimize çelme takmak ve itişerek arabasına yürümek oldu.
Şansımıza arabaya bindiğimiz anda ikimizin de çok iyi bildiği Britney Spears şarkılarından biri başladı. Sonraki birkaç şarkı da oldukça eğlenceli parçalar olunca kendimi tutamadım ve araba sürmesini umursamadan omzunu sarsıp iğrenç sesimle şarkılara eşlik etmeye başladım. Şarkı bitince diğer şarkının başlamasını beklemeden sesini kıstı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Back To Life
FanfictionTaehyung, hayatının kıyısında on dokuz yaşında bir gençken şans eseri gazeteden bulduğu bir iş ilanıyla dünyaca ünlü bir şarkıcının önemli bir klibinde oynama fırsatı bulur. Jungkook 22, Taehyung 19 *Tamamlandı. ! Angst değil ! Bu hikayenin yazar...