''Make It Rain Down, Lord''
Tatilimiz tek kelimeyle, hakkında hiçbir fikrim olmasa ve büyük ihtimalle hiç gidemeyecek olsam da cennette geçen bir buçuk haftanın geçebileceği kadar güzel geçmişti.
Tamamıyla kendimize ayırdığımız, şehrin renkli sokaklarında gezerek yeni bir kültür öğrenirken aynı zamanda da akla gelebilecek her anlamda kendi aramızdaki bağları sağlamlaştırdığımız; Bob Marley Müzesi başta olmak üzere 'Jamaika'ya Gidildiğinde Mutlaka Gezilmesi Gereken Yerler' listesinin tamamını bitirdiğimiz, Namjoon, Yoongi ve Jimin'in gelmesiyle ise genelde kuytu köşelerde sevişerek bitirdiğimiz gecelerin yerini, masadan içki şişelerinin hiç eksilmemesi eşliğinde onlarla birlikte kafa dağıtıp poker oynamamızın aldığı, bolca öpücüğün, blowjobun, tahrik edici sözlerin havada uçuştuğu, tahmin ettiğimden bile mükemmel geçmiş rüya gibi bir buçuk haftaydı.
Jungkook'un albüm çekimleri ise tatilimizin beşinci gününde başlamıştı. Jungkook benimle başbaşa kalma isteğinden dolayı Jamaika'ya kendi ekibinden kimseyi getirmediğinden, albüm fotoğrafçısı da, giyeceği şeyleri taşıyan yardımcı asistanları da, buradan tedarik edemeyeceği ekipmanları taşıyan görevliler de, arka plan dekorlarını getiren Yoongi'lerle birlikte gelmişti. Otelin en alt katındaki konferans salonu büyük bir özenle çekimlerin yapılacağı yere dönüştürülmüş, Jungkook'un garip dekorları döşenmiş ve her şey, bir ertesi günün sabahının erken saatlerinde başlayacak olan çekimlere uygun hale getirilmişti.
Doğal olarak da bütün zamanımızı birlikte geçirdiğimiz beş günün ardından ilk kez onsuz uyandığımda Jungkook'un kendi yerine bıraktığı ve gözlerimi açtığım sırada bile telefonundan araba oyunu oynamakla meşgul olan Namjoon beni karşılamıştı. Üstümde sadece boxer olmasından dolayı önceki gece Jungkook'un yaptığı belirgin izlerle bir güzel dalga geçmiş, doğrulurken suratımı buruşturmama gülmüş ve odaya sipariş ettiği kahvaltıyı yaparken içtiğim su miktarıyla fazlasıyla eğlenmişti. Fakat yine de ona minnettardım çünkü bir türlü susmamama daha fazla dayanamadığı noktaya gelince beni kolumdan sürükleyerek çekimlerin yapıldığı yere götürmüş ve kapıdan içeri girdiğim anda benim tekrar dışarı çıkarılmamı sağlayan Yoongi'nin kulağına gülümsemesine neden olacak şeyler fısıldayarak içeri alınmamı sağlamıştı.
Karşılaştığım manzara ise görmeyi beklediğim türden şeyler değildi.
Örnek katalog fotoğraflarından, beline kadarki beyaz kumaş pantalonu, beyaz tulumu, mavi eldivenleri, pantalon askılı pembe taytı, dev kravatları veya fuşya renkteki gömleği gibi giyeceği şeyleri görmüş olsam da içeri girmemle onu yalnızca altındaki boxerla, büyük bir kalp şeklinin yanında öylece uzanırken görmek kalp krizi nedenim olabilirdi.
Ne yaptıkları hakkında hiçbir fikrim olmasa da beş dakika kadar sonra dağılmış saçlarıyla yanıma gelen Yoongi'nin açıkladığına göre, bu albüm çekimlerinin fotoğrafçısı ve Jungkook'un parti günü beni tanıştırdığı insanlardan biri olan Tim Walker, bu sahne çekilmeye başlandığından beridir 'bu böyle olmuyor' tarzı bir şeyler söyleyerek Jungkook'un üstündeki kıyafet katmanları tek tek çıkartıyormuş. Başta inanmamak ve evde bile üzerine bir şeyler giymesi için yalvarmak zorunda kaldığım Kook'un üstünü tamamen kendi isteğiyle çıkardığına inanmak istesem de, adamın çekilen fotoğraflara baktıktan sonra yaptığı başını iki yana sallama hareketiyle Jungkook'un üstündeki son kumaşı da çıkarmasını istemesi, elimi alnıma vurup onun yerine utanmama sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Back To Life
FanfictionTaehyung, hayatının kıyısında on dokuz yaşında bir gençken şans eseri gazeteden bulduğu bir iş ilanıyla dünyaca ünlü bir şarkıcının önemli bir klibinde oynama fırsatı bulur. Jungkook 22, Taehyung 19 *Tamamlandı. ! Angst değil ! Bu hikayenin yazar...