"Return"
"Ben yapmadım."
"Yalan söylediğini biliyorum seni küçük velet, paramı yine hangi boktan şey için harcadın."
Babası diye bildiği adam karşısında birkaç adım gerileyerek sırtını duvara yasladı. Gözleri daha önce de defalarca olduğu gibi yapmadığı bir şeyin üstüne yüklenmesiyle dolmuş, gözyaşları her an akmaya hazır bir şekilde göz pınarlarında parlıyordu. Parayı kendinin almadığını, hatta buna cesaret bile edemeyeceğini babasına söylemek istiyordu.
"B-ben almadım baba y-yemin ed-"
Ve cümlesini bile bitiremeden yanağına inen elle sesi tam da babasının istediği gibi tamamen kesilmişti.
Neden doğruları söylediğine bir türlü inanmak istemiyordu? Parayı öğlene kadar içtiği içkiler için çarçur ettiğini, biraz olsun ayılınca da yerdeki boş şişeleri tekmeleyerek odasında sakince çizim yapan Taehyung'a hesap sorduğunu hiç mi hatırlamıyordu?
Tabii ki Taehyung bunları babasının yüzüne söylemeyi bırakın ima bile edemezdi. Aksi takdirde diğer yanağında da oluşacak parmak izlerine davetiye çıkarmış olurdu. Sızlayan yanağını acısını geçirebilecekmişçesine minik eliyle kapatmaya çalışırken boşta kalan koluyla da akmamalarını söylemesine rağmen yine de inatla süzülen gözyaşlarını silmeye çalışıyordu. Ağlamaktan, daha doğrusu babası karşısında ağlamaktan nefret ediyordu.
"Bunun için de mi ağlayacaksın William? Tek yaptığın ağlamak."
Öfkeden gözü dönmüş adam elini saçlarından geçirip burnundan soluyarak işaret parmağıyla çocuğun cılız bedenini itekledi.
"Üç saat sonra parayı masamın üstünde göreceğim aksi takdirde cezasını çekeceksin."
Tabii ki evden dışarı adım atması yasaklanmış sekiz yaşındaki William üç saat içinde bulması gereken iki yüz sterlini babasının masasına koyamadı ve cezasını da saatlerce uğraştığı çizimlerinin vahşice yırtıldığını bilerek kilere kilitlenmiş bir şekilde ağlayarak çekti.
"Bunun için de mi ağlayacaksın Taehyung? Tek yaptığın ağlamak."
Ve işte çocukluğumun en büyük travmalarından birine ev sahipliği yapan cümle de kavga esnasında bilinçsizce söze döküldüğüne göre artık daha fazla ağlamamam için hiçbir sebep kalmamıştı.
"Sikeyim Taehyung, kes ağlamayı."
Bütün suçu son birkaç ayda boyut atlamış derecesinde ilerlemiş olan bipolarıma atmak istesem de bunun artık inandırıcılığını kaybettiğini biliyordum. Bana karşı olan bütün toleransını kaybetmiş, hoşlantı-ya da fiziksel yakınlık isteği mi demeliyim- duyguları haricindeki dostluğumuzu da bu sözleriyle geri alınmayacağını düşündüğüm bir şekilde zedelemişti.
Dalga geçercesine yüzümden süzülen yaşlarla sinirden renk değiştirmiş yüzüne bakmaya devam ettiğimdeyse yumruklarını sıkarak kendine hakim olmaya çalıştı. Şu an bu durumda olmamızın asıl sebebi ben olsam da olayları bu derece büyüten oydu. Normal bir okul gününün ardından kafede bir şeyler içip keyifli bir şekilde sohbet ederken dev televizyonda Medicine'ın başlaması ve dolayısıyla ilk kez izlediğim klip sebebiyle gözyaşlarımı tutamamam benim suçum değildi. Onu ve beni birlikte görmem sebebiyle klibi çekerken yaptığımız bütün konuşmaları, çekingen dokunuşları, komik olmayan şakaları hatırlayıp duygusallaşmam, iyice kabarmış özlemimi dizginleyememem de benim suçum değildi. Fakat o, bunların hiçbirini bilmediği için büyük ihtimalle sulugözlük yapıp saçma sapan bir şeye ağladığımı düşünmüş, eve gelince de yaptığı ilk şey bana kızmak olmuştu. Güya kafede bizi rezil etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Back To Life
FanfictionTaehyung, hayatının kıyısında on dokuz yaşında bir gençken şans eseri gazeteden bulduğu bir iş ilanıyla dünyaca ünlü bir şarkıcının önemli bir klibinde oynama fırsatı bulur. Jungkook 22, Taehyung 19 *Tamamlandı. ! Angst değil ! Bu hikayenin yazar...