"Medicine"Elliot Smith dinleyerek bir saattir özenle uğraştığım resmime baktım. Normalde çizimlerimi beğenmezdim, ama bu seferki kesinlikle ayrı bir güzel olmuştu. Bu çizdiğim kişinin dünyaca bilinen güzelliğinden kaynaklanıyor olabilirdi.
Dalgalı saç tellerinden birini çizdiğim sırada neredeyse kalemi kaydırıp saçlarını gereğinden uzun yapmama neden olacak olan masaya oturan kişiye baktım. Benim yaşlarımda bir erkekti. Onunla aynı bölümde okuduğumuzu biliyordum ama daha önce benimle konuşmaya hiç çalışmamıştı. Keşke bu şimdi de bozulmasaydı.
"Çok güzel olmuş Taehyung, kimi çiziyorsun?"
Adımı bilmesini göz ardı ederek çizimimin anlaşılmaz olup olmadığını kontrol etmek için resmime baktım Basbaya 'o' olduğu belliydi.
"Jungkook Jeon."
Kafasını eğip farklı bir açıyla bakmayı denedikten sonra anlamış bir ifadeyle saçlarını karıştırdı.
"Şu gey olduğu iddia edilen, kız gibi uzun saçları olan adam mı?"
Biseksüel diye düzeltmek istesem de daha dünyaya resmi olarak açılmadığını hatırlayarak sustum. Cidden tanımlayacak başka kelime mi bulamamıştı, kız gibi uzun saç mı?
"Saçlarını seviyorum aslında, ona yakışıyorlar."
Çocuğun kahverengi gözleri pot kırmışçasına kısılırken omuz silktim. Herkes sevmek zorunda değildi tabii ama aklı başında her insanın onu beğeneceğini düşünüyordum.
Tanrımsı varlık.
"Ah, öyle demek istememiştim, uzun saçlı erkekler mi hoşuna gidiyor?"
'Pardon' dercesine ona bakarak kalemlerimi toplamaya başladım. Nasıl bir konuya girmek istiyordu? Başını 'boşver' dercesine iki yana sallayıp elini uzattı.
"Ah, baştan alıyorum, ben Logan."
O adımı zaten bildiği için kendimi tanıtma zahmetine girmezken isteksizce elini sıkıp neden aniden benimle konuşmaya geldiğini sormak istiyordum. Kabalık edeceğimi umursamasadan elimi pantalonuma sildim. Alınmış görünmüyordu.
Bir dakikalık sessizlikten faydalanıp Bogum'a eve gideceğimi yazdığım sırada ise dikkatli bakışlarını üzerimden bir an bile ayırmadan beni süzdüğünü hissedebiliyordum. Sözleştiğimiz üzere Bogum beni arabasıyla eve bırakacaktı ama içimden bir ses, bir saat kadar daha burada oturursam Logan'ın da ne olursa olsun benimle kalacağını söylüyordu. Yeni biriyle tanışma zahmetine girmek yerine uzun ve rahatsız bir otobüs yolculuğunu gözüm kapalı tercih ederdim elbette. Bu yüzden, yine kabalık sayılabileceğini bilsem de ona bir daha bakma gereği duymadan çantamı omzuma takıp hızlı adımlarla kafeteryadan çıktım. Bu ani atağımı beklememiş olsa bile adım seslerinden peşimden geldiğini duymak rahatsız edici olduğu kadar korkutucuydu da.
"Otobüse mi bineceksin Taehyung?"
Kısa kesmek adına başımla onaylayıp adımlarımı hızlandırdım. Düşüncelerim gittikçe paranoyaklaşırken tacize veya saldırıya uğrarsam kimden yardım isteyebileceğimi ölçmek için bir yandan da caddeyi gözetliyordum. Peşimde olduğunu bilmek beni korunmasız hissettirirken durağa varana kadar konuşma başlatmaya çalışması da ayrı bir rahatsız ediciydi. Bineceğim otobüsü görmemle derin bir nefes aldım. Samimiyetle gülümseyerek omuzuma dokundu.
"Pekala Taehyung, tanıştığıma memnun oldum, yarın görüşürüz."
Bana dokunmasından irkildiğimi belli etmemeye çalışarak başımla selam verip otobüse bindim. Geçen yıllar beni iyice ürkek biri haline getirmişti ve bunda haklı olduğumu düşünüyordum. Yaşadıklarım, herkesin kaldırabileceği türden değildi. Gerçi ben de kaldırabiliyor muyum emin değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Back To Life
FanfictionTaehyung, hayatının kıyısında on dokuz yaşında bir gençken şans eseri gazeteden bulduğu bir iş ilanıyla dünyaca ünlü bir şarkıcının önemli bir klibinde oynama fırsatı bulur. Jungkook 22, Taehyung 19 *Tamamlandı. ! Angst değil ! Bu hikayenin yazar...