30: "The Last Day Of A Condemned Man"

926 41 42
                                    


*

**Yazarın notu:

P.S/1: Eğer o an okumanıza yetecek kadar zamanınız olmadığını düşünüyorsanız daha uygun bir anınızda başlamanızı tavsiye ederim çünkü, bu özel bir bölüm ve bir nevi hikayenin kilit noktası tam olarak burası. O yüzden yeterli zamanınız olduğundan emin olunn.

(Üst madde imkansız tek seferde okumaya kalkışmayın.)

P.S/2: Neden bu kadar çok ağlama-gözyaşı ânının geçtiğini sorguladığınız takdirde kendinizi birkaç saniyeliğine onların yerine koyup düşünmeye çalışın, cevabı bulacağınızdan eminim xx.

Veeee bölüm ismini çok düşündün mü derseniz, evet çooook düşündüm. Bu bölümle ilgili en çok gurur duyduğum şey, konuya cuk diye oturan bölüm ismi olabilir aslında.

Ve tabii;

!!Warning!! ve !!Warning!!

♡♡

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

"The Last Day Of A Condemned Man"

Jungkook'tan önce uyandığım için şükredebileceğim bir sabaha gözlerimi açmıştım güneş daha aralıklı perdelerinden içeri süzülmeden önce. Bütün hislerim, düşüncelerim, hatta uzuvlarım birbirine girmişti. Elim, yaklaşık bir dakikadır ona dokunmakla dokunmamak arasında kararsız bir şekilde yüzünün birkaç santim ötesinde duruyor, fakat her seferinde meleksi görüntüsüne kıyamayarak yenilgiyle geri çekiliyordu.

Yarından önce geçirebileceğimiz son güne daha fazla zaman kazandırabilmek için onu uyandırsa mıydım? Yoksa kirpiklerinin huzurla kırpıştığı, göğsünün hafif nefesleri eşliğinde alçalıp yükseldiği, dolgun dudaklarının aralandığı ve teninin canlılıkla parıldadığı bu sınırlı zamana saygı duyup onu izlemeye ve kucağımda duran deftere resmetmeye devam mı etseydim?

Verdiğim karardan ötürü belki de beşinci defa elimi geri çekip içimdeki soğuk yüzünden buz kesmiş gibi gelen ince kalemi kavrarken, yastığa dağılmış saç tellerini çizmek için ona sık sık bakmam gerekeceğini fark ederek derin, titrek bir nefes aldım. Zaten zar zor toparlayabildiğim odağımı şimdi geri dönüşü olmayan bir şekilde kaybetmiştim ve onu önümdeki kağıtta yaşatmakla uğraşarak kendimden uzak tuttuğum düşüncelerim tekrar geri dönmüştü.

Yarın bu saatte ne olacaktı?

O artık olmayacak mıydı yani? Jungkook Jeon ismi dudaklarının arasından çıkan son bir nefesle son bulacak, geriye yalnızca zümrütlerinin sonsuza kadar kapalı olacağı cansız bedeni mi kalacaktı? Yoksa yarın, hayatının sonu olduğunu bildiği bir güne uyanacak ve kalan son saatlerini de her şey yolundaymış gibi görünmek için insanlara iyilik dileyerek mi harcayacaktı? Eğer onu biraz olsun tanıyorsam bunu yapardı. Fan sayfalarına yorum yaparak insanların kendisi için verdiği uğraşları takdir eder, yalnız hissedenlere her zaman yanlarında olduğunu mesaj atar ve kimsenin farkında olmayacağı bir şekilde, onun burada olmasını sağlayan herkese teşekkür gibi gösterdiği içten vedasını ederdi. Çünkü bu tam da içinden çıkılması imkansız bir durum sırasında onun yapabileceği türden bir şeydi.

Back To LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin