''Back To Life F/2''
Pekâlâ,
Jungkook'un bulunduğu jetin inmesine yalnızca üç saat kalmışken şu anda son hız High Wycombe'a gidiyor olmamın tek ve en geçerli sebebi, onu dört gündür ziyaret etmiyor olduğum için Madeline'nın beni her an arayabilip, telefondan da olsa korkutuculuğundan biraz bile kaybetmemiş azarıyla payıma düşeni verebilme ihtimaliydi. Bizi ilgilendirmese bile elimizde olmadan ona karşı takındığımız erkek kardeş rollerimizin yaptığı bütün uyarılara rağmen inatla korunmadığı için hiç beklemediği bir anda anne olmak, hem de bir değil iki bebeğe anne olmak, onu olduğundan daha da tehlikeli bir hâle getirdiğinden onu aramayıp mesaj atmakla yetindiğim dört uzun gün, benim için ciddi anlamda bir tehlike potansiyeli yaratıyordu.
Üstüne üstlük, ne olursa olsun sözümden dönmeyeceğime dair kendime etmiş olduğum yemini bozduğumu kanıtlayan, sürücü koltuğunun hemen yanında duran yedek kıyafetlerle dolu çantanın fermuarına takılı Jungkook'a ait muzlu anahtarlık da, kırmızı ışıkta durduğum her seferde gözümün ona kayması sebebiyle sinirlerimi fena halde bozuyordu. Bunu yapmayacağımı söyledikten sonraki saatler kararımı kesin bir şekilde sürdürmekteki irademi koruyabilmemle geçmiş olsa da, Jungkook'u almadan önce Madeline'ı ziyaret etmem gerektiğiyle ilgili kapıldığım bir son dakika paniğiyle dolabın üstünde duran çantayı almamı, içine elime geçen boxerlar da dahi her kıyafetten birer tane tıkıştırmamı, hatta Jungkook'un bölmesinden elime geçen ilk kayganlaştırıcı tüpünü bile çantanın ücra bir köşesine saklamamı engellemeye hiçbir şey yetmemişti ne yazık ki. Kayganlaştırıcıyı Jungkook'un ilk bakışta göremeyeceği bir yere koymak ise tahmin bile edilemeyecek kadar önemliydi çünkü onu yine havaalanından almaya giderken böyle hazırlandığım ve aromalı kayganlaştırıcısını bile çantanın en ön cebine koyduğum bir gün Jungkook bizi gerçekten de 'yemek falan' yemeye götürüp bozulmuş suratımla bayağı bir eğlenmişti.
Eskiden çokça hakim olduğum ama aradan geçen yıllar ve gözle görülür derecede meydana gelen değişikliklerle bazı yerleri tanımakta zorlandığım High Wycombe sokaklarına, yolda geçen yarım saatin ardından giriş yapmamla ise varmadan önce Madeline'a bir şeyler alabileceğim bir pastane bulmakla daha fazla zaman kaybetmek istemediğim için birkaç yıl önce bir süreliğine çalışmış olduğum kafenin tanıdık otoparkına, doğru düzgün park edip etmediğimi bile umursamayacak kadar aceleyle girerek Jungkook'la evlendikten sonra hayati bir parçam haline gelmiş güneş gözlüklerimle ve hareketlerimdeki bariz bir aceleyle büyük cam kapılardan içeri adımladım.
Bir zamanlar başkalarının siparişlerini almak ve elimden gelen en iyi şekilde kahvelerini yapmak için beklediğim yerde şimdi müşteri olarak durmak, söz konusu süre üç yılı gibi kısa sayılabilecek bir zaman olsa da gerçekten büyümüşüm gibi hissettiriyordu. Sözleşme olaylarını atlattıktan sonra High Wycombe'da yaşamaya devam ederken Jungkook'un beni çalışırken izlemek için buraya defalarca kez gelmiş olması, ona gözlerini ayırmadan beni izlemesinin rahatsız ediciliği hakkında dil döktüğüm, onunsa inatla yapması en zor kahveleri bana yaptırıp aynı şekilde oturmaya devam ettiği anlar, depolarda yaptığımız kısa çılgınlıklar ve Jungkook'un içtiği kahveyi öderkenki "Güzel performans." alayları... Böyle düşününce gerçekten de güzel ve doğru zamanlar geçirmişiz gibi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Back To Life
FanfictionTaehyung, hayatının kıyısında on dokuz yaşında bir gençken şans eseri gazeteden bulduğu bir iş ilanıyla dünyaca ünlü bir şarkıcının önemli bir klibinde oynama fırsatı bulur. Jungkook 22, Taehyung 19 *Tamamlandı. ! Angst değil ! Bu hikayenin yazar...