Etiketler de hala güzel yerlerdeyiz ve bunu tabi ki size borçluyum. İyi ki varsınız ♡♡♡♡
Bol bol yorumlarınızı bekliyorum.
Düşüncelerinizi yazmaktan asla çekinmeyin lütfen...Aradan 3 gün geçmişti ama Taehyung, Jungkook'a dair hiçbir iz bulamamıştı ve ciddi anlamda sinir krizi geçiriyordu. Özlemişti genç oğlanı. Her ne kadar kendine tamamen itiraf edemesede genç oğlanı seviyordu. İlk başlarda basit bir hoşlanma sansada şuan da duygularından emindi. Jungkook'u seviyordu.
3 gündür doğru dürüst uyumamıştı ve her yerde Jungkook'a dair bir iz aramıştı. Eli kolu uzun birisi olsa da bulamıyordu bu da demek oluyordu ki , Jungkook'u kaçıran kişi ya da kişiler oldukça güçlüydü. Kendinden bile.
Muzlu süt içme günleri gelmiş geçiyordu ama Jungkook ortada yoktu. İlk başta bu aktiviteden hoşlanmasa da şuan yapmak için can atıyordu. Çünkü içinde Jungkook vardı.
Öte yandan Bay Jeon pekte umursamamış, hastaneden çıktığı gibi şirketine gitmişti. Bu adama ayrı bir gıcık oluyordu Taehyung.
...
Gözüne gelen güneş ışıkları ile rahatsızca yerinde kıpırdandı ve gözlerini açtı. 3 gündür bu odada tutuluyordu ama uzun boylu adamın dediği gibi kendisine asla zarar verilmemişti. Yemek yemesi için ayrı bir odaya götürülüyor, bol bol yemek yiyordu, hatta uyuması için odaya bir yatak getirilmişti. Kaçırılan birine bunların yapılması hiç normal değildi.
"Kahvaltı hazır, gel."
Uzun boylu adamın kapıdan kendine seslenmesi ile kalktı ve oda da bulunan banyoya gitti. İşlerini hallettikten sonra yemek yedikleri odaya girdi.
"Günaydın prenses"
"Off."
Her ne kadar uyarsa da uzun boylu adam asla prenses demekten vazgeçmiyordu.
Kahvaltısını güzelce yaptıktan sonra televizyon olan odaya yöneldi. Biraz film izlese iyi olurdu.
Burada rahat bir şekilde günlerini geçirse de asla dışarı çıkmasına izin verilmiyordu ve her odada istisnasız 2 adam oluyordu. Biraz bahçeye çıkıp hava almayı o kadar çok istiyordu ki, artık bu tozlu ortamda kalmaktan hasta olacaktı. Zaten kendini oldukça halsiz hissediyordu bugün ve boğazı ağrımaya başlamıştı bu da demek oluyor ki kesinlikle hasta olacaktı.
Taehyung'u özlemişti. Onu uzun zamandır görmüyordu ve merak ediyordu. Kaçırılmadan önce yurt dışında olduğu için zaten görememişti, bu onu en çok üzen şeydi belki de.
'Acaba beni bulmaya çalışıyor mu?' diye düşünmekten alıkoyamıyordu kendini. Taehyung onu gerçekten seviyor muydu? Uzun zamandır aklında dolanan sorular ile bir çıkmaza giriyordu. Bir an önce buradan kurtulup okuluna devam etmek istiyordu.
"Ne düşünüyorsun öyle kara kara?"
"Sanane!"
Karşı koltuğa oturdu uzun boylu adam.
"Eğer Taehyung'u düşünüyorsan, günlerdir seni bulmak için tüm Kore'ye adamlarını saldı. Ve şunu söylemeliyim ki oldukça üzgün ve sinirli."
Arıyordu. Onu bulmak için tüm Kore'yi arıyordu. Mutlu olduğunu inkar edemezdi ama üzgün ve sinirli demişti değil mi? Ya kendine zarar verirse diye korkuyordu.
"Daha ne kadar burada kalacağım?"
"Merak etme Taehyung'un burayı bulması yakın. Hatta şuan bulmuş bile olabilir."
Sessiz geçen 30 dakikanın ardından duyulan silah sesleri ile yerinden sıçradı Jungkook.
"Neler oluyor?"
"Senin ki geldi."
"Taehyung mu geldi?"
"Odaya geç çabuk!"
Uzun boylu adam kolunu tutup odaya sürükledi ve sandalyeye oturttu genç oğlanı.
"Ne yapıyorsun?"
"Sus!"
Ellerini ve ayaklarını bağladıktan sonra kapıyı kapattı ve genç oğlanın arkasına geçip sırtını kapıya döndü. Ardından Taehyung'un sesi yankılandı.
"Jungkook"
...
"Bulun artık şu adamı!"
Oldukça öfkeliydi Taehyung.
Jungkook'a birşey olmuş olabilirdi ve o günlerdir onu bulamamıştı."Bay Kim. Bulduk, bu sefer kesinlikle orada efendim. Eminiz."
"Eğer onu yine bulamazsak hepinizi öldürürüm. Duydunuz mu?"
Adamların dediği yere gitmek için hazırlık yapmaya başladı.
Gereken herşeyi yanına aldığına emin olduktan sonra korka korka bir ambulans ayarladı. Jungkook'a birşey olmuş olabilirdi ve en kısa sürede müdahale ettirmeliydi.40 dakikalık yolun sonunda dağda bulunan bir deponun yakınlarına gelmişlerdi. Tüm adamları deponun etrafını sarmak için görevlendirdi. Buradan Jungkook'u kaçıran kimse sağ çıkamayacaktı.
"Hazırlanın 5 dakikaya içeri gireceğiz."
Silahının son kontrollerini yaptıktan sonra temkinli adımlarla deponun girişine yöneldi.
"Karşınıza kim çıkarsa, acımadan vurun!"
İçeri adım atar atmaz karşısına çıkan ilk kişiye, ilk kurşunu sıktı Taehyung. Hem karşısına çıkan adamları vuruyor hemde gözleri Jungkook'u arıyordu.
5 dakika içerisinde tüm adamları öldürmüşlerdi. Taehyung tüm odaları tek tek dolanıyor ve Jungkook'a dair bir iz arıyordu. Adını haykırdı genç oğlanın.
"Jungkook!"
Kalan son odanın önüne geldiğinde kapıyı yavaşça açtı.
Tam karşısında sandalyede elleri ve ayakları bağlı bir şekilde ağlayarak oturan çocuğu gördüğünde içinde birşeylerin koptuğunu hissetti Taehyung. Daha sonra, genç oğlanın tam arkasında sırtı dönük duran uzun boylu bedeni gördü ve silahını ona doğrulttu.
"Kimsin sen?"
Bir yandan gözleri ile Jungkook'u kontrol ediyor bir yandan uzun boylu adamın kendine dönmesi için bağırıyordu.
"Dön bana!"
Kendisine dönen beden ile ona doğrulttuğu silahı şaşkınlık ile yere indirdi.
Jungkook ise neler olduğunu anlamıyordu. Az önce öfkeden kuduran Taehyung uzun boylu bedenin kendine dönmesi ile donup kalmıştı.
Ahh tabi ya eski sevgilisini gördü değil mi?Ama Taehyung bu tezini yerle bir edecek o cümleyi kurdu.
"Namjoon Hyung?"
Beenn geeellddiiiimmmm.
Evveett Namjoon hikayeye dahil oldu. Hem de Taehyung'un öz abisi olarak. ŞOOOKKKK...
Umarım beğenirsiniz.
Ufak bir ters köşe yapmaya çalıştım ama umarım başarılı olmuşumdur.
Sizi seviyorum <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑆ℎ𝑎𝑚 𝑙𝑜𝑣𝑒 𝑇𝑎𝑒𝐾𝑜𝑜𝑘
Fanfiction《ANGST DEĞİL》 "Jungkook. Seni gerçekten sevdiğime inandın mı? Senin gibi birini kim severki ben seveyim. Ama teşekkür ederim çok işime yaradın tam kullanılmak için yaratılmışsın. Benim tarafımdan kullanılmaya" -Taehyung- Elinde tuttuğu kağıttan kafa...