Cesaret

16.1K 649 838
                                    


Belki de yeni bir başlangıç yapmanın vaktidir. Yeni bir başlangıç için her şeyi yıkmanın vakti. Sabahattin Ali

"Vurma oğluma yeter çek o pis ellerini çocuğumdan!"

Sindiğim yerden annemin bana siper oluşu, benim için üvey babama yakarışlarını dinlediğim o gecelerden birindeydim yine. Hiç bir suçu olmayan ben sadece su içmek için odamdan çıktığım da onun hakaretlerine ve şiddetlerine maruz kalmıştım.

Yüzüme yediğim sert tokadın etkisiyle yere yığılınca, ağlamaya başladığım için tekrar bir tokat daha atmıştı hiç acımadan bana. On sekiz yaşımı çoktan geçmiş olmama rağmen neden hala daha onun şiddeti karşısın da sus pus oluyordum bilmiyordum. Yedi yaşımdan beri gördüğüm şiddet ve hakaretler yaşım ilerledikçe artmış, beni korkak ve özgüvensiz biri yapmıştı belki de.

"Artık bu çocuğu evim de istemiyorum. Defolup gidecek,yoksa elimi kana bulayacağım onun yüzünden!"

Gidebilecek kimsem yoktu. Liseden sonra sürekli çalışabileceğim bir iş bulamamış, üniversite hayallerim de hayal olarak kalmıştı. Annemi bu adamın yanın da bırakıp gitmek istemiyordum ama ona zarar vermeyeceğini de biliyordum. Onun vicdansızlığı banaydı, kendisinden olmayan oğluna. Babam ben beş yaşındayken trafik kazasında ölmüş, annemse beni tek başına büyütemeyeceğini anlayıp üvey babamla evlenmişti. O beni hiç sevmemişti, lakin annemi her daim çok sevdiğini söylerdi. Ondan olan bir parçayı kabullenmese de annem de benim gibi zavallıydı, o adama kendini mahkum hissettiği için bırakamıyordu.

"O benim oğlum, nereye gider ne diyorsun? Yapma lütfen, onu gönderme." Annem hıçkırıkları arasın da konuşurken onun bu çaresizliği içimi daha çok yakmıştı. İstemediğimi biliyordum ve burada kaldığım her gün hepimize işkence olacaktı. Annemin göz yaşları daha fazla akmaması için hızla yerimden kalktım. Annemin elini tutup dolu gözlerimle ona sıcacık gülümsememi sundum. Ardından hızla odama gidip aldığım sırt çantamın içine koyabildiğim kadar kıyafet ve diğer ihtiyaçlarımı da ekleyip son kez odama baktım. Yatağımın baş ucundaki babamın fotoğrafını alıp çantamın ön gözüne koyduktan sonra odadan çıktım.

"Oğlum nereye gidiyorsun, özür dile babandan bak o kızgınlıkla söyledi, lütfen gitme". Yüzümü elleri arasına alıp ağlayan anneme hala gülümseyerek bakarken kalbimin ne kadar kırıldığını o an anladım. Hiç suçum olmamasına rağmen kalmam için özür dilememi bekleyen anneme kızamadım ama çokça kırıldım. Yaşayamadığım çocukluğum ve gençliğim için artık gitmeliydim. Hiç bir zaman bana yuva olmayan bu evden koşar adım uzaklaşırken boğazım da oluşan düğümler kapının dışına çıkınca beni nefessiz bırakmıştı. Ağzımı elimle kapatıp sessizce ağlarken karanlık sokağa doğru yeni başlayacak hayatıma ilk adımımı attım ürkekçe.

Ay ışığı altın da ağır adımlarla ilerlerken şehrin merkezine gelmiştim. Gece yarısını çoktan geçmesine rağmen caddeler de insanlar vardı, hayat şehir de her daim hareketliydi. Daha önce hiç bu saatler de dışarı da olmayan ben ilk defa bunu deneyimliyordum. Gidebileceğim tek bir kişi vardı o da lisenin bana kattığı tek dostum Jimin. Ama onu bu saatte arayıp telaşlandırmak istemiyordum. Aile sorunlarımla o güzel kalbine yük olmaktan korkuyordum. Benim aksime onun güzel bir hayatı ve sevgiyle büyüdüğü bir ailesi vardı. Sevgiyle büyüdüğü o kadar belliydi ki insanlara da sevgiyle bakıyor, herkesin sevgisini kazanıyordu. Bense  hayattaki tek şansımı dostum dediğim insandan yana kullanmış gibiydim ve kendi dertlerimle onu kendimden uzaklaştırmaya niyetim yoktu.

Ayaklarım ağrıyana kadar yürüdüm gecenin ayazın da, sonun da bir duvarın dibine çöküp kaldırıma oturduğum da kollarımı bacaklarıma dolayıp korku dolu gözlerle önümden geçen sarhoş olduğu her halinden belli olan insanlara bakıyordum. Başıma kötü bir şey gelme olasılığı çok fazlaydı ve benim kendimi savunacak gücüm ve cesaretim de yoktu. "Güzel parça" bana göz kırpıp yanımdan geçen orta yaşlı adam yanındaki kendi yaşıtlarındaki adama  beni gösterirken bakışları midemi bulandırmıştı. Uzaklaştıkların da derin bir nefes alıp artık tamamen karanlığa gömülen sokağın kuytu köşesin de yorgunluğun da etkisiyle başımı dizlerime yaslayıp gözlerimi kapatmıştım. Uyursam çok çabuk sabah olurdu ve Jiminle buluşup ne yapacağımı düşünürdük. O bana bir yol gösterirdi her zaman göstermişti.

Escape /taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin