İnkarı Mümkün Olmayan Bir Aşkla

1.8K 159 14
                                    

İyi okumalar

"İki yabancı da olsak sen her zaman benim küçüğüm olacaksın Jeon Jungkook, yalnız benim"..

Gözlerimiz kenetli, ellerimiz birleşik ve ben kendimi bir rüya da gibi hiddediyordum. "Peki ya biliyor musunuz Bay Kim, küçüğünüzün kalbi hala Efendisi için çarpıyor ve onu çok özlüyor".

Taehyung'un bedeni ellerim arasında kaskatı kesildi, gözleri gözlerime sözlerimin doğruluğunu ölçmek için dikkatle baktı. Aşık bir adamdı Kim Taehyung. Bana, küçüğüne aşık bir adam. Lakin aşkı kadar gururu da hükmediyordu kendine.

Sonra gözleri benden istemeyerek ayrıldı ve hemen arka tarafımda bir yerlere takıldı. Bakışları çaresizliğin ve hüznün rengini aldı. Dönüp bakmaya gerek duymadım çünkü kardeşi orada bizi izliyordu. Sevdiği adam ve ağabeyini. Muhtemelen konuşup anlaştığımız için mutluluk duyuyordu. Ama dikkatle baksa iki aşık adamdan başkası değildik biz ki bunu kim görse anlayabilirdi.

"Eun, kardeşim seni sev-...Biliyorsun Jungkook."

Gözleri buğulanmıştı ya da benim gözlerim dolduğu için öyle olduğunu sanıyordum. Ama biliyordum ki kader bizi sürekli biraraya getirmek isterken önümüze engeller koymaktan da geri durmuyordu. "Taehyung, ben sen tarafından sevilmedikçe gerçekten sevilmenin ne demek olduğunu anlayamayacak kadar muhtacım sana."

Onun elinden tutup çekip götürmek ya da herkese "Taehyung benim tek gerçeğim, aşkım" diye bağırmak istiyordum. Geçen bir yılın ardından anlamıştım ki o benim varlığımın sebebiydi ve ben onsuz bir hiçtim.

"Eun geliyor gitmem lazım Jungkook" dediğin de ve gözlerini benden kaçırdığın da başımı iki yana sallayıp elini daha sıkı tuttum. "Ona her şeyi anlatacağım bu gece Taehyung ve sen benden kaçamayacaksın". Kaşlarını çatıp tek kelime etmeden benden ayrıldı ve aşkımız gibi dansımız da yarım kaldı.

"Abicim artık Jungkookla ben dans edebilir miyim?" diye soran Eun tatlı tatlı gülümserken Taehyung onun saçlarını okşayıp "Benim zaten gitmem gerek, sonra görüşürüz" diyerek yanımızdan ayrıldı. Arkasından bakıp kaldığım da Eun kolumdan tutarak beni kendine çevirdi. "Dans edelim mi Kook" diye sordu lakin dizlerim beni ayakta tutamayacak kadar titriyordu.

"Eun dışarı çıkalım, seninle konuşacaklarım var" dediğim de gözleri şaşkınca açıldı. Büyük ihtimal bana olan itirafıyla ilgili konuşacağımızın bilincindeydi. Lakin itirafı olan bir diğer kişi de bendim. Onu kırmadan, üzmeden ve arkadaşlığımızı bitirmeden nasıl abisini sevdiğimi, onu sadece arkadaşım olarak gördüğümü söyleyecektim emin değildim ama yapmalıydım.

Arkadaşlarla kısa vedalaşmamızın ardından Eunla dışarı çıkıp arabama bindik. Sürekli dudaklarını kemiriyor ve benden gözlerini kaçırıyordu, heyecanlıydı bense endişeli. Fazla uzaklaşmadan arabayı kenara çekip park ettikten sonra emniyet kemerimi çıkarıp ona doğru döndüm. Kaçamak bakışları yüzümde dolanıyorken uzanıp elini tuttum.

"Eun sana söylemem gereken çok önemli bir şey var ama nasıl söylemeli nerden başlamalı emin olamasam da bunu senden gizleyemem". Eun merakla gözlerimin içine bakarken ben kelimeleri kafamda toparlamaya uğraşıyordum. "Abin Kim Taehyung..." derin bir nefes aldım, konuşmak için ağzımı açtığım anda beni bölen ve sözleriyle şaşkına çeviren o oldu. "Onu seviyorsun, hatta abim de seni seviyor öyle değil mi?"

"Sen nasıl?" diye sorarken ellerim arasındaki elini çekip ön camdan dışarı seyrederken kaşları çatık ve derin nefesler alıp veriyordu. "İlk karşılaşmanızda birbirinizi tanıdığınızdan şüphelenmiştim. Ve bu akşam dans ederken ki tavırlarınız ve birbirinizin gözlerinin içine nasıl baktığınızı gördüm Jungkook. Şimdi de bana bunun itirafını yapacaktın değil mi?"

Escape /taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin