İnci Tanesi

3.6K 249 213
                                    

İyi okumalar 😍

Bol bol yorum yapmayı unutmayın sizi seviyorum 💜😘

Ölmekten son derece korkuyor çünkü henüz yaşayabilmiş değil. Franz Kafka

"Güzelim"

Gözlerimi duyduğum kalın tınıyla yavaş yavaş açarken, Taehyung dirseği üzerin de durmuş bir eli saçlarımı okşarken bana gülümsüyordu.

Sevdiğim adamın kolları arasında uyandığım ilk sabah da, onun gülüşüyle güneş ilk defa bu kadar parlak doğmuştu hayatıma. Uzanıp göz kapaklarıma dudaklarını bastırdığın da kıkırdayışım odada yankılandı. Ben güldükçe öpücükleri süsledi her yerimi. Yüzüm, boynum, köprücük kemiğim dudaklarıyla kutsandı adeta.

Kalbim kolları arasında mutlulukla çırpınırken hayatımın en güzel anlarından olan bu anı telefonumun zil sesi böldü. Çatılan kaşları ve sıktığı çenesiyle öpücükleri son bulan sevgilimin içten içe arayana küfürler ettiğini biliyordum tıpkı benim gibi.

Ekranda yazan "Minho" ismini görünce dün akşam ki aşk itirafı doldu zihnime. Onu reddetmeyip, düşünmek için zaman istediğimi söylediğim için pişmanlıkla doldu kalbim.

"Günaydın" diyerek açtığım arama Minhonun gülüşüyle karşılık buldu. "Öğlen oldu neredeyse uykucuu" dediğin de gözlerim odadaki saati aradı. Sabaha yakın bir saatte Taehyung'un kaldığı otele gelmiştik, ve saat şimdi 11 civarlarında olmasına rağmen çok az uyumuş sayılırdım. Buna rağmen kendimi bu denli dinç hissetmemin sebebi ise karnıma sarılmış kolların sahibiydi.

"Geç uyudum, saatin farkında değilim. Bir sorun yok değil mi?" diye sorduğum da kulağımın arkasında hissettiğim ıslaklık başımı döndürmüş, nefesini hissettiğim adam vücudumun karıncalanmasına sebep olmuştu.

"Saat 4 gibi son provamız var biliyorsun, öncesin de yemek yiyelim beraber diye aradım." Prova saatine kadar Taehyungla vakit geçirmek istediğimden onu kabul edemezdim. Sessiz kaldığım bir kaç saniyenin ardından Taehyung çenemin altından tutup beni kendine çevirdiği gibi dudakları ateşli bir öpücüğün içine çekti beni. Öpüşünün hızına birden karşılık bile veremezken üstüme çıkmasıyla telefon ellerim arasından düşüp kaydı. Kollarım boynuna sarılıp, gözlerim kapanırken alt dudağımı dişleri arasına alıp çekiştirmesiyle kısık inlememe engel olamadım.

"Bugün benimsin küçüğüm. Yarın da, sonraki günde. Bundan sonra her gün benimsin. Sonsuza kadar benim" dediğin de yoğun bakışları altında titriyordum. Öfke ve ihtirasla karışık çıkan sesi benimsin diye haykırıyordu. Ona aittim, ama bu kağıt parçası üzerinde bir imzayla değil, ruhlarımızın ve kalplerimizin birbirine karışarak oluşan bir aitlik hissiydi.

Kahvaltıyı odasın da beraber yaptıktan sonra, balkonun da karşılıklı kahve içiyorduk. Hafif bir rüzgar yüzümüzü yalayıp geçerken, esen rüzgarla savrulan saçlarının açıkta bıraktığı alnı ve hafif kızarık burnuna bakıyordum. Sürekli çattığı kaşları sebebiyle alnında oluşan minik kırışıklık bile ona ait olduğu için mükemmel duruyordu. "Ne düşünüyorsun küçüğüm?" diye sorduğun da ona gülümsedim.

"Yarınki defileme gelecek misin?" diye sorduğum da o da gülümsemişti. "Davetiyem yok" dediğin de uzanıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. "İşte davetiyen, geliyorsun değil mi?" demiş şaşıran yüz ifadesi beni daha fazla güldürmüştü.

Escape /taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin