İşim aşkta falan değildi ve olmıyacakta burada aşık olanları kırmaya değil kendimi duygusuzlaşmaya gelmiştim günlüğüm...Su ile ateşin saçmalığı gibiydi.
************************************
Hızlıca elini çenemden çekti."Validem hoş geldiniz." Dedi gülümsedi.
Ben hemen eğildim.
"Oğlum benim canımın içi sana çok önemli şeyler söylemeye geldim." Dedi Valide sultan bir yandan da bana baktı.
Başını hafifçe salladı.
"Menekşe ile Fatma ikisi de az önce kavga ettiler kendilerini küçük duruma düşürdüler. Saç başa girdiler." Dedi Valide sultan.
Korkarcasına valide sultana baktı vücudunda soğuk terler akıyor adeta.
"Onları nasıl yollamayı düşünüyorsun?" Dedi Valide sultan sanki padişahı zorluyordu. Korkunun farkındaydı ikiside.
Padişah ses çıkarmadı susmuştu.
Neden susuyordu?
Kimden korkuyordu?"Sen...sen padişahsın! Neden susuyorsun? Oğlum babanın erken ölümü ve senin umrsamadığın biliyorum." Dedi Valide sultan titrek bir sesle.
Ben kenarda başım eğik bir şekilde bekliyordum.
Ses çıkarmadan odadan çıktı padişah.
"Sen kimsin?" Dedi Valide sultan sert bir ses tonla.
"Harem hizmetçisi yım." Dedim başım eğik şekilde.
"Sen padişahımıza gelen hediye kız değil misin? Neden haremde değilsin? " Dedi sert bir sesle.
"Hediye mi?" Dedim yüzümü buruşturup.
"Demek hediye kimi kandırıyorsunuz hı?"Diye bağırdı Menekşe sultan.
Gülümseyip.
"Menekşe kapı dinlemekte üzerine yok." Dedi Valide sultan."Sen onun hediye olduğunu biliyor musun?" Dedi Menekşe sultan.
"Yeni öğrendim." Dedi Valide sultan.
"Hemen ondan kurtulmak zorundasınız? Yoksa ondan geriye bu masum bakışları kalır." Dedi Menekşe sultan.
Valide sultan ona tiksinerek baktı daha sonrada bana döndü.
"Gel benimle Ayçil."
Bende arkasından gittim bir odaya girdik.
"Biliyorum bu çok saçma olucak ama oğlumu sana emanet ediyorum. Ayçil oğlum kaleşler arasında bırakma.Onu çukura atma..."Dedi sulu gözlerle titrek sesiyle elleri ayakları titriyordu.
"Üzgünüm sultanım ben..." Dedim.
Duraksadım neydi?
Neden?
Benim ailem gözümün önünde öldüler.Ben...sanırım sadece ailemi kaybetmemiştim duygularımı da kaybetmiştim.Elimi tutup bana baktı.
"Çok hastayım amansız bir hastalığa yakalandım. Öksürdüğümde ağzımdan kanlar geliyor çok ömrüm yok oğlum-" Dedi ağlamaya başladı.
"Validem sizin yapamadığınızı sizden başkası yapamaz." Dedim
"Bir kere bu saraya adımını atın girdin bir daha çıkamasın." Dedi.
"Kimden koruyacağım?"
"Oğlum bilmesede onu ben hep korudum bazen beni cezalandırmak zorunda kaldı. Ama paşalar ve sultanlar ve de dışarıda bir gurup."Dedi.
"Sana"
Dedi öksürdü."Sana biraz zaman veric-" Dedi bayıldı."Validem!!? validem ağalar hemen gelin!!"
Valide sultanın yüzünü beyaz bir çarşafla örtüler anlayacağınız onu kaybetmiştik...
3.gün sonra...
Haremde herkese helva dağıtıldı. sultanlar biri bir köşede oturmuş diğeri başka bir köşede oturmuştu.
"Padişahımızın izniyle ben haremi yöneticem." Dedi Menekşe sultan.
"Sen mi,ben mi cümlede hata var bence." Dedi Fatma sultan.
"Ben tabkii." Dedi Menekşe sultan.
"Hmm... Evet kesin sen." Dedi Fatma sultan.
Kimse ses çıkaramıyor du sadece ikisinin sesi geliyordu birden birinin omuzuma hafif dokunduğunu hissettim arakamı dönüp baktım.
Hafif eğildim.
"Ayçil padişahımız seni çağırıyor." Dedi harem ağası.
Gittim iki defa düşünmeyi öğrenmem lazım. Belki de bu bir başlangıçtır.Keşke eve gitseydim. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Eğilip bekledim.
"Beni çağırmış siniz." Dedim.
Bir anda bana sarıldı.
"Padişah-" Derken sözümü kesti.
"Şu an karşında bir padişah yok yaralı bir insan var." Dedi sesi titriyordu,nefesini hissediyorum.
Onu ittim hafifçe.
Güçlü olması için.
"Ben sizin hizmeçinizim biri duyar ise pek hoş karşılanmaz." Dedim hiç bir duygu yüzümde yoktu.
"Annemi kaybettim ve bu benim için çok zor bir şey..."
Dedi duraksadı:
"Kimin için kolaydı ki?"
Sadece ona baktım hiç bir şey söylemedim.
Yere oturup ellerini başının üzerine koydu bende yanına oturup ellerimi omuzuna koydum. Ve kulağına yaklaştım.
"Beni evime yollayın." Dedim fısıltıyla.
"Hayır,bu olmayacak." Diye bağırdı.
"Bir insan bunları hak etmiyor! Belki de valideniz sizin yüzünüzden öldü!"Diye bağırdım.
"Sus artık!" Dedi gözleri kızarmıştı belkii hiç uyumamış,Yüzü şişmiş yorgundu.
"Neden belki yavaş yavaş zehirlenerek öldü ama siz bunu biliyordunuz ama-"diyeceken göğsümden serçe ittip duvara da durdu gözlerimin içine bakıp.
"Mecburdum..." Dedi kısık bir sesle.
Tiksinerek,sahte bir sırıtmayla baktım.
"Peki...izin verirseniz çıkıcağım."Dedim eğilip çıktım.
Onu duygularıyla baş başa bıraktım çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Ferman
Historical Fiction‼️KİTAP TAMAMEN KURGUDUR. İki farklı hayat. İki farklı dünya. Farklı acı, aynı göz yaşı. Kederin verdiği acımasız hayatlar. 15. yüzyılın kölelik döneminde ülkenin padişahı gözlerini dünyaya yumdu. Her şey Halit Paşa'nın, padişahın oğlunu henüz dört...