Merhabalar...
Öncelikle sizden küçük zahmetsiz bir rica istiyorum. Oy vermeyi unutmayın lütfen.Kitabı ben çok beğendim diyorsan oy vermeyi unutma!
İstersen yorum da yapa bilirsin.
Lütfen artık beğendiysen oy ver çünkü bölüm gelmiye bilir!!!
********************************
-GEÇMİŞ 4 YIL ÖNCE-
20 ci bayrağı verdikten sonra ne mi oldu? 20 kişilik gurupta olmam herkesi şaşırmıştı. 20 kişi dışın da herkes elenmişti. Günden güne eğitim daha da ağırlaşıyordu. Fakat elenmek yoktu. Aradan 4 yıl geçmişti. Ben 16 yaşındaydım. Disiplin manyağı haline gelmiştim. Her gece mutlaka ok ve kılıç çalışırdım. Bir sabah hepimiz sıraya girdik.
"Geçin!!! Kırmızı çizgiye doğru haydi!!!"Diye bağırmaya başladılar.
Ben tam geçicektim ki.
"Ayçil dur! Sen artık kılıç dersi almıyacaksın!"Dedi baş ağa yardımcısı.
Yüzüm buruşturup ona baktım.
"Ağam bir kusurmu işledim yoksa. Burada en iyi kılıç tutarlardan biriyim bilirsiniz."Dedim çaresizce.
"Biliyorum Ayçil ne yazık ki bizzat paşamızın emri."
Nasıl olur..? Paşa buna nasıl izin verir ki
İçten içe kafayı yiyicektim.Oradakiler bana gülerek baktılar onlara sert bir bakış atıp tekrardan ağaya baktım.
"Ağam peki ne yapıcam ben?"Dedim.
İç çekip kova ve bezi bana doğru uzattı.
Herkes kahkaha atıp gülmeye başladı özellikle de o beni boğan çoçuk bu arada onun adı Oğuz muş.
Onlara doğru baktım bir anda durdular.
"Çıtır olumuş bakış bile yakıyor. Paşamız haklılar ağam kız dediğin temizlik yapar. Bu arada bize mi hizmet edicek?"Dedi Oğuz iğrenç bir sesle.
"Oğuz! Ayçil hepinizden kat ve kat daha iyiyidi. Ve evet malseff size hizmet edicek paşamız böyle buyurmuş."Dedi ağa.
Kovayla bezi alıp mutfağa gittim.
Dönüp dolaşıp kovayla beze geliyordum resmen!
"Ayçil al şu bulaşıkları yıka kurula!"Dedi iri yarı bir adam.
Bulaşıkları alıp tek tek yıkadım. Ve evet her tam bitti kalkıyım derken yeni bulaşıklar geliyordu. Bittse gidip kılıç ve ok'a calışıcaktım. Ama bitmedi. Bulaşık bitti evet gece olmuştu. Diğer işlerimide yapmıştım. Geceye kadar sürmüştü.
Kılıcımı alıp gözlerimi bağladım sanki karşımda biri varmış gibi savşacaktım.
Terden su gibi olmuştum ama bir iki damla su geldi yüzüme. Yağmur yağmıştı Yağmur şiddetli yağmaya başladı.Islak olmuştum ama yinde devam ettim tam kılıcımı havaya doğru tutum ki biri kılıcıma doğru vurdu. Gözlerimi açıcaktım ki.
"Ayçil gözünü açma devam et!"Dedi paşa.
Ben devam ettim.
"Paşam neden kılıç derslerini elimden aldınız..."Dedim nefes nefese.
Kılıcıma sertçe vurdu tam düşecektim ki tutu beni sesli nefes alarak uzun süre bana baktı. Çünkü nefesi yüzüme doğru değiyordu.
Beni sertçe geriye doğru itti.
"Çünkü artık beni son görüşün!"Diye serçe bağırdı.
Elimden kılıç düştü yüzümdeki bez parçasıda yüzümden düştü kılıcını bana doğru tutmuştu. Ve maskeli bir şekilde kafasında siyah konik şapka bana baktı. Yutkundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Ferman
Historical Fiction‼️KİTAP TAMAMEN KURGUDUR. İki farklı hayat. İki farklı dünya. Farklı acı, aynı göz yaşı. Kederin verdiği acımasız hayatlar. 15. yüzyılın kölelik döneminde ülkenin padişahı gözlerini dünyaya yumdu. Her şey Halit Paşa'nın, padişahın oğlunu henüz dört...