Güneş ışıkları tam yüzüme geliyordu. Gözlerimi yavaşça açtım; padişah hala uyuyordu. Gözlerimi ovuşturarak uykulu bir halde yorganı üzerimden çekip buz gibi zemine çıplak ayakla bastım. Aynı kıyafetleri giyindim.
"Nereye Ayçil?" dedi. Sabah olduğu için gözleri şişmişti.
"Müsaadenizle, odama gideceğim."
Ellerini yüzüne götürdü ve saçlarını karıştırdı. Sonra da bana baktı.
"Çıkabilirsin..." dedi sessiz ve boğuk bir sesle.
Dizlerimi hafifçe çöktüm, eğilerek çıktım. Hasodabaşı yanıma yavaşça yaklaştı."Kimin izniyle içeri girdin?"
"Padişahımızın izniyle tabii ki," dedim.
Bağırmaya başladı.
"Seni bir daha o odada görmeyeceğim! Sultan dahi değilsin, sen sadece bir hatunsun," dedi. Sinsi bir ses tonuyla yüzüme nefret dolu baktı.
"Padişahımıza söylersin," Şehzadenin ses tonuyla ikimiz de şehzadeye baktık. Herkes şehzadeyi gördüğü gibi eğildi, ben de hızla eğildim.
"Sürgün edilmiş bir şehzadenin sözüne kanacak değilim," dedi.
"Kardeşin o odaya girmedi diye mi zoruna gitti?" dedi şehzade, bir yandan da bana bakıp gülümsedi.
"Kardeşim neredeyse her gün o odada," dedi hasodabaşı.
"Hmm ona bakılırsa paşanın kardeşi Menekşe sultanda hep o odada." dedi Şehzade.İkimiz de ters ters baktı. Kapı ağlarına ölümcül bakışlarla baktı. Ağlar hızla kapıyı açıtı padişahın odasına girdi.
İkimiz yürüdük, uzun koridorda ilerledik. Elbisemin eteği zeminde sürülüyordu. Şehzade bana baktı, kemikli yüzü ve yüz hatları belirginleşiyordu.
"Pekala, şimdi senin ilk işin bir sultanı devirmek, yani kaleyi devirmeni istiyorum, şah mat yapman için," dedi.
"Şah mat derken?" diye sordum, kısk ve düşünceli bir ses tonuyla ona baktım.
"Ulaşmak istediğin neyise o bir şah matır." dedi.
"Peki sultanı nasıl devire bilirim?"
"Öldürerek devirmek mantıksız olur. Fakat gözden düşerek, yani birini doldurup ötekine boşaltmak, neyse benden bu kadar. Malum, sürgün bir şehzadenin güçlenmesi gerek," diyerek gülümsedi. Gamzeleri belirginleşmişti.
Sırtını bana dönüp koridordan uzaklaştı. İç çekerek onun gidişini izledim.
"Birine doldur, ötekini boşalt" ifadesi ile neyden bahsettiğini anlamıyordum. Odama girdim, bir süre öylece düşündüm. Ne yapacaktım ki? Derken ayağa kalktım ve bir hatundan kıyafetlerimi getirmesini söyledim. Lila bir elbisem vardı, onu giydim. Saçımı dağınık tarzda bir topuz yaptılar. Elbise pembenin hafif tonlarındaydı. Aynaya bakıp kendime baktım, vücut şeklim ortaya çıkmıştı, muazzam bir görüntüydü.
"Padişahımız geliyor!"
Hızla, diz çöküp eğildim.
Beni gözleriyle baştan aşağı süzdü
bana baktı.
"Neden bana bunu yapıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Ferman
Fiksi Sejarah‼️KİTAP TAMAMEN KURGUDUR. İki farklı hayat. İki farklı dünya. Farklı acı, aynı göz yaşı. Kederin verdiği acımasız hayatlar. 15. yüzyılın kölelik döneminde ülkenin padişahı gözlerini dünyaya yumdu. Her şey Halit Paşa'nın, padişahın oğlunu henüz dört...