{ZÜLF İ PERİŞAN}

208 5 4
                                    

Bugünkü bölüm biraz kısa. Kısa sürede yine yazıcam. Umarım beğenirsiniz.

*****************

Belimi bırakıp. Çenemi tutu. Gözlerimin içine baktı. Yavaşça bana yaklaştı. Ben ise sadece durup ona baktım. Ellini havaya kaldırdı.Gözlerimi kapatı.
Dudağıma ıslak bir öpücük bıraktı. Ben istemesem de mecburdum. Gözlerimi açıp bana bakmadan bütün mumları söndürdü.

Son mumu tam söndüreceken. Onu durdurdum.

"Ölümden korkar mısınız?"Dedim soğuk bir sesle.

Bana doğru baktı.

"Ölüm mü?"Dedi kısık sesle.

"Evet ölüm."Dedim ciddi bir yüz ifadesiyle.
Bu sefer ise korkmuş bir tavırla bana yaklaştı.

Hırsla nefes alıp verdi.

"Sen mi beni öldüreceksin?!"Dedi yüksek sesle.

Ona doğru sadece bakatım. Bir yandanda elbisemi düzeltiyordum. Sonra ayağa kalkıp yanına gittim.

"Yarın sizi öldürecekler. O kör olan kalbine. Zehirli oku atacaklar. Kim bilir? Belki de hiç el değmemiş kılıca el basıcaksınız. Ama hiç bir işinizi görmeyecek."Dedim alaycı bir sesle.

Onu öldürmelerin göz yumyacağım. Ama ona da belli etmiyecektim.

Yanıma yaklaştı.

"Sen ne diyorsun Ayçil! Bu...bu mümkün değil. Hem daha çoçuk büyümedi..."Dedi kısık bir sesle.

Keskin gözlerle ona baktım.

"Vezir adam toplamaya gitti."

Nefes alıp verdi.

"Ben kaçıcam. Tahta falan istemiyorum. Ama tek bir şey istiyordum. Oda gelmek istemiyor zaten. "Dedi gözlerinin içi kırmızı olmuştu.

Tam çıkacak ki kolundan tutum.

"Kaçıcak mısınız?"

Hızlıca bana yaklaşıp.

"Sen padişahlığı ne sanıyorsun Ayçil. Etrafında güçlü kimse yoksa. Ne yazık ki senin sözünde yok. Hem vezire nasıl olur da güvenirsin?" Dedi tam gidecekti ki kolundan tutum.

"İyide böyle daha çok fark ederler."Dedim yüzümü buruşturup.

Kaşlarını çattıp bana baktı.

İç çekip ona baktım.

"Tamam tamam iş başa düştü. Siz burada kalın. Ben çıkıcam. Etrafa bakaıcam. At bulurum. Oku mu , yayımı alırım. Çadırın arkasını yırtmaya çalışırım. Oradan saraya doğru gideriz. Yeni çerirlerin yanına gideriz. Siz ilk kez onlarla konuşup. Durumu izah edersiniz."

Anlamamış gözlerle bana baktı.

Çadırdan çıktım. Ağalar ateş yakıp oturmuşlardı. Yavaşça kendi çadırıma girdim. Okumu,yayımı aldım. Siyah bir at alıp. Yavaşça atı çektim ipini. Padişah çadırının arakasındad ağalar vardı. Elimde atın ipi vardı. Adamlar hepsi ata ve bana baktı.

"Nereye gidersin. Ayçil hatun?"Dedi aralarından biri.

"Öyle at gezdiriyorum."Dedim ciddi bir yüz ifadesiyle.

Hepsi durup bana baktı.

"At mı? Ne dersin sen be hatun?"

Hepsi eğildi. Arkamı döndüğüm de padişah vardı.

"Ayçil atı gezdirdiysen hadi gidelim."Dedi zorla gülümseyerek.

Adamlar padişahın sözünden sonra bana doğru şok olmuşcasına baktılar.

"Evet evet."Dedim duraksadım.

Padişah'a baktım.

"Siz ata binin gide bildiğin kadar git. Arkandan gelicem!"Dedim tedirgin bir sesle.

Padişah hızlıca ata bindi. Ben kılıcı mı çıkardım. Bir kaç tanesini öldürdüm. Sonrada ormana doğru koştum. Adamlar hepsi arkamdan geldi. Ağalar iyice bana yaklaşmışlardı. Sayıları çok fazlaydı.

Nefes alıp verdim.

Ağalar önümde durdular.

"Ayçil hatun!!! Paşamızın kulağına gitti hiç merak buyurma."Dedi kalıt sesli.iri yarı bir adam.

Bir tanesi sırıtıp bana baktı.

"Paşamız seni çıtır çıtır yiyecek. Bu kelamı nasıl anlarsan anla..."Dedi başka biri.

"Ağalar! Ağalar durun!"

Arkamı döndüğümde Vezir. Atan inip tam yanıma geldi.

"Paşamız bizzat beni görevlendirdi. Siz gidin. Ayçil bende merak buyurmayın. Siz gidin padişahı bulun. Paşaya götürün eski padişah yani."Dedi Vezir yüksek sesle.

Gözleri mi sonuna kadar açıp ona doğru baktım. Adamlar hepsi padişahın gittiği yerden gittiler.

Ben tam gidicektim ki Vezir kolumdan tutu.

"Ayçil gidemesin."kısık sesle.

Kaşlarımı çattıp ona baktım.

"Sen ne saçmalıyorsun? Padişahı linç ederler. Ki kim olsa onu linç ederler. Onlar normal asker değiller. Halktan insanlar."

"Biliyorum." Boş gözlerle bana baktı.

Kılıcı mı çıkarıp ona doğru tutum.

"Arkamdan gelir isen seni öldürüm!"

Dedim yüksek sesle.

Sonrada koşarak orman girdim. Gökkyüzü koyu maviydi. Soğuk bir rüzgar vardı.
Aniden yönümü değiştirip. Çadırların olduğu yere gittim.

Çadırlar hepsi kalkmıştı.

"Paşa nerede!!!"Diye bağırdım.

Paşa kalabalık arasından. Çıkıp bana doğru yaklaştı.

Dişlerini göstererek gülümsedi.

"Padişaha bir şey olur ise kendini öldü bil."Dedim nefes nefese.

Kahkaha atıp etrafındaki insanlara baktı.
Tam eliyle saçımı çekeceken. Hançerimle koluna sertçe batırdım.

Bağırarak kolunu tutu.

"Aşüfte seni!!!"

Sırıtarak ona baktım. Benim kolumdan tutular.

"Padişah öldüğünde senin yalvarışlarını çok merak edicem. Kızı benim için hazırlayın. Padişah ise öldürün. Artık canlı istemiyorum."Dedi adamlara bakarak.

Nefes alıp verdim.

Adamlar beni kadınlara verdiler kapıda beklediler. Ses cikramiyacaktım. Çadır da onu öldürecektim. Sarı bol bir elbise giydim. Dağınık tarz topuz, takılar, makyaja kadar yapmışlardı. Aynadan kendime baktım.

Çadırdan çıktım. Adamlara doğru sert bir bakışla baktım.

"Şuna bak padişah ne şanslı. Şuna da kılıç değil. Elbise yakışıyor. Hay maşallah."Dedi saçıları uzundu hepsini. Sanki yeni bir örgüt gelmiş gibiler.

Paşanın çadırına girdim...

Bir FermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin