‼️Bu bölümde, yaş farkından dolayı rahatsız olanlar şimdiden okumasınlar.
♦️OY VERMEYİ UNUTMAYIN‼️
♦️YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN‼️
(DESTEĞİNİZE İHTİYACIM VAR... OY VERİNİZ)♦️OY SAYIMIZ AZ OLDUĞU İÇİN BÖLÜM ATMIYORUM. LÜTFEN OY VERMEYİ UNUTMAYINIZ‼️
******************
26/ŞAHLARDA MAT OLUR~Kare göğüs dekolteli, omuzları bol, soluk sarı tonlarda elbisemin eteği kirli yerde sürünüyordu. Dağınık topuz modeli saçlarımdan birkaç tel saç rüzgarda uçuşuyordu. Tıpkı annem gibi koyu, uzun saçlarım ve tıpkı babam gibi beyaz tenim vardı.İri yarı iki adam kolumu sertçe tutup beni çadırın içine zorla oturttular. Başımı yere doğru eğip, soğuk gözlerle yere bakıyordum.Adamlar çadırdan çıktılar. Halit Paşa ile çadırda yalnız kalmıştım. Tahtta oturuyordu, kendini padişah ilan etmişti. Üzerinde siyah, parlak düz kaftan vardı. Yüzüme baktı, yavaş adımlarla bana yaklaştı, dizini kırıp çenemi sertçe tuttu.
"Nerede o padişah, hmm?!"
Yere doğru bakıyordum, çenemi sertçe tuttu, tırnakları etime giriyordu. "Seninle konuşurken yüzüme bak! Küçük sürtük!"
Soğuk gözlerle ona baktım. "Bilmiyorum," dedim kısık bir ses tonuyla.
Yüzüme sert bir tokat attı ve saçımı sertçe tuttu. "Ben seni neden o saraya yolladım? Padişahı kendine meftun et diye mi yolladım seni, paçavra!"
Yüzüme sert bir tokat daha attı, dağınık topuzumdaki metal toka yere düştü. Koyu kırmızı saçlarım omuzlarımdan düştü. Başımın arkasından sertçe tutup beni kendine yaklaştırdı ve sırıtarak yüzüme baktı.
"Yatağa geç," diye gür bir ses tonuyla emretti, saçımı hızla bıraktı.
Korkumu bir kenara itmiştim. İçimdeki kız çocuğu ağlarken, intikam duygusu kulaklarımı sağır ediyordu. İçimdeki kız çocuğunun çığlıkları umurumda değildi...Ayağa kalktım, yerdeki şiltiyeye oturdum. Muzip bir sırıtışla yanıma yavaşça yaklaştı. Saçlarımı arkadan tuttu ve sertçe şiltiyeye itti. Beni baştan aşağı süzdü, hızla boynuma tüm kafasını gömdü. Yalayarak arkada mor ve kızarık izler bıraktı. Soğuk gözlerle çadıra baktım, şömine de yanan ateş loş ışık saçarak yanıyordu.
Kendini kaptırmıştı. Onu sertçe ittim. Yastığı yerden aldım ve yüzüne buz gibi keskin gözlerle baktım. Ayağımla göğsüne sertçe vurdum, acı içinde nefessiz kalmıştı.
"Seni kaltak! Ağalar-" diye bağırmaya başladı ama yastığı yüzüne sertçe bastırdım.
Elimdeki hançeri sol gözüne yastığı delerek sapladım. Çığlıkları yastık sayesinde diniyordu. Beyaz yastık hızla kırmızı olmuştu. Acı içinde bayıldı. Kanlı yastığı elime aldım, şöminede yanan ateşe baktım. Gözlerimde ateşin silüeti beliriyordu.
Yastığın yarısını şömineye bıraktım. Yastık, onun pis kanıyla birlikte yanmaya başladı. Yarım yanan yastığı yere attım. Çadır yanmaya başladı. Çadırın ortasındaki tahtaya sağ ayağımla sertçe vurdum. Çadır hızla dağıldı ve yere düştü. Çadırı yırtarak çıktım. Çadır tamamen yanmaya başladı.
Herkes Halit Paşa'yı kurtarmaya çalışıyordu.Muhtemelen benim de çadırda olduğumu sanıyorlardı. Siyah ata bindim, sağ ayağımla sertçe vurdum. Siyah ayakkabımın topuğunu vurduğumda, at ön ayaklarını acıyla havaya kaldırdı.
"Deh!"
At hızla ormana doğru girdi. Rüzgardan saçlarım uçuyordu. Yeniçeri ocağına geldiğimde attan indim. Kapının önünde nöbet tutan kapı ağaları vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Ferman
Historical Fiction‼️KİTAP TAMAMEN KURGUDUR. İki farklı hayat. İki farklı dünya. Farklı acı, aynı göz yaşı. Kederin verdiği acımasız hayatlar. 15. yüzyılın kölelik döneminde ülkenin padişahı gözlerini dünyaya yumdu. Her şey Halit Paşa'nın, padişahın oğlunu henüz dört...