18' huylu kedi sırtı

3.3K 441 572
                                    

Büyürken yaşanan travmatik olaylar benim hayatımda yok sayılırdı.

Oldukça normal, yoksa sıradan mı demeliydim, bir çocukluk geçirmiştim. Benden altı yaş küçük erkek kardeşim ve ben vardık sadece. Kardeş kıskanma, ergenlik çağındaki asiliklikler, lisedeki belalar ve aklın biraz da olsa yerine gelmesi... Bu kadardı sorunlarım. Sıradan bir gencin sıradan bir ailesi, durumları ne kötü ne iyi, çocukları ne aptal ne dahi... Eymen Ala sadece bu kadardı.

Elimdeki telefonu kapatıp çoktan doğan güneşle aydınlanan odaya baktım iç çekerek. Okuduğum birkaç gazete bilgileri, doktor önerileri dışında bir şey bulamamıştım.

Uyurgezerlik.

Koltukta mışıl mışıl uyumaya devam eden bedene gitti gözlerim. Balkondan güç bela taşıdığım beden, üzerine örttüğüm örtü ve kafasının altındaki yastıkla rahat görünüyordu. Yüz ifadesi tepkisizdi, dudakları dümdüz bir çizgi hâlinde ve göz kapakları hareketsizdi. Nefes alış verişleri bile o kadar yavaştı ki bazen nefes aldığından emin olamıyordum.

Uyurgezerlik hakkında tekrar eden bilgiler dışında bir şey bulamamıştım. Genelde çocukluk çağında başladığını ve nadiren yetişkinlik döneminde devam ettiği yazıyordu. Sebepleri ise çok çeşitli olabiliyordu.

Özür dilerim anne.

Aklımda yankılanan cümleyle bir kez daha bir nefes verdim. Stres, kaygı bozukluğu veya depresyon sebeplerinden biri olabiliyordu. Ya da küçükken yaşadığı travmalar uyku bozukluğunun belirgin sebeplerindendi. Aklım yazıştığımız ilk zamanlara gitti, annesinin küçükken eteklerini yaktığına dair bir şeyler söylediğini anımsıyordum. Annesiyle ilgili problemleri var gibi duruyordu, belki de bu yüzdendi balkona ilerlemesi. Yani bilinçaltında bir intihar girişimi mi yatıyordu?

Kafamı oturduğum koltukta geriye yaslayarak gözlerimi kapadım. Tedirgin hissediyordum, sanki her an tekrar uyanırmış gibi. Her gün uykusunda balkondan atlamaya çalışan biriyle zaman geçirmiyordum sonuçta. Bir de istemeden de olsa benim hatammış gibi hissediyordum. O anahtarı o kilitten çıkarmasaydım belki de açamayacaktı kapıyı... Ya onu hiç tutamasaydım? Yüksek bir katta değildik, hayatını kaybetmese bile sakat kalması işten bile değildi.

Endişeli, suçlu ve yorgundum. Ancak umursadığım şeyler bunlar değildi.

Ama bir gece içinde genelde bir daha kalkmadıkları da yazıyordu. Balkonun kapısını kilitlemiştim, camlar da kapalıydı. Kafamı iki yana sallayıp kötü şeyler düşünmemeye çalıştım. Şu an rahatça uyuyordu ve önemli olan buydu.

Aklımda bu düşünceler varken fark etmeden uyuyakalmıştım.

×

Gözlerimi açar açmaz yabancı duvarlar beni karşılarken o sıra beni izleyen bir çift göz görmemle yerimden fırlamam bir oldu.

"Ödüm koptu." dedim küt küt atan kalbimin sesi kulaklarımı doldurmaya başladığında.

Karşı koltukta oturan İsa kafası yere eğip gözlerini ovuşturdu. "Dalmışım, kusura bakma." dedi parmakları hâlâ gözlerindeyken.

"Sorun değil..." Kelimeler ağzımda yuvarlandı. Uykusuz gözlerle etrafa bakındım. Salon, balkon kapısı, koltuk ve tutulmuş bir vücut... Aklıma dün olanlar doluşurken bir nefes aldım içime. Nasıl uyuyakalmıştım? Kaç saattir uyuyordum? İsa ne zaman uyanmıştı?

Yutkundum bir iki kere. Büyük ihtimalle neden benimle birlikte salonda uyuduğumuzu soracaktı. Ya da neden benim koltukta oturur vaziyette uyuyakaldığımı... Ona her şeyi anlatmalı mıydım?

Tutulmuş boynumu ovuştururken bir nefes verdim, üzerimdeki gözleri hissedebiliyordum.

"Bir yüzümü yıkayayım." dedim sessizce. Artık yerini bildiğim tuvalete giderken hafifçe öksürüp boğazımı temizledim. Susuzluktan bedenim isyan etmeye başlamış, dilim damağım kurumuştu. Baş ağrısı da cabasıydı. İşimi hallettikten sonra sertçe yüzümü yıkamaya başladım. Dudaklarım yine kurumuştu, dişlerimi üzerinde gezdirdim.

annem eteğimi vermedi | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin