atlayanı dovuyomusum.
×
"Sen peki, ikinci üniversiteni okuyorsun değil mi?"
Buraya nasıl geldik bilmiyordum. Ancak bir şekilde olmuştu işte. Altı kişi bir arada oturmuş normal bir şekilde konuşuyorduk. Ya da şöyle diyelim, Fulden Remzi'yle konuşmaya çalışırken diğerleri kendi işleriyle meşgul oluyordu.
Görenler bize tuhaf tuhaf bakarken, bu grupla oturmamız gerçekten tuhaftı çünkü, İsa köşesine çekilmiş içkisinden yudumluyordu yavaş yavaş. Arada bir gözleri bana değiyordu, tıpkı şu anda olduğu gibi...
Siktir.
Yine ona bakarken yakalanmıştım.
"Senin kafanda bitiyor olay." Remzi'nin sesini duymamla telaşlı ve odaksız bakışlarımı ona çevirdim, İsa'nın hâlâ bana baktığını hissedebiliyordum. "İnşaat okudum, sevmedim. Şimdi başka bir şey okuyorum. Çok fazla büyütmemek lazım olayı." diyerek devam ediyordu Remzi, Fulden onu merakla dinlemeye devam ederken. Konuşmayı Jülide'nin alaylı gülüşü böldü.
"Paramız mı var senin gibi amına koyayım. İş kifindi bitiyir. Cebinde bitiyor kardeşim, bir öğrenciliğe daha dayanacak paran var mı diye cebine bakıyor olay." Elindeki şişenin dışından söktüğü yırtık kağıdı ortaya doğru sallıyordu. Remzi yarım ağız güldü.
"Ben biraz daha ekonomiyi dert etsem bu yaşta saçlarım dökülür. Gereken birikimini yapacaksın tabii ki de." dedi ciddi tuttuğu bir tonda. Jülide gülerek elindeki kağıdı ikiye ayırdı, ne yaptığının farkında bile değil gibiydi.
Gözlerimi fark etmeden İsa tarafına çevirdim. Yanında oturan Ayşegül'le göz göze geldik, gülümsedim hafifçe. Ortam şöyleydi, ben ve Fulden sarı bir minderin üstünde, kanepenin çaprazındaydık. Remzi ve Jülide koltukta, Jülide'nin bacakları Remzi'nin kucaklarında olacak şekilde Jülide yan oturuyordu. Tam karşımda, kanepenin diğer yanındaki minderde ise Ayşegül ve İsa vardı. Çıplak İsa... Ceketi göğsünü kapatmaya yetmiyordu.
Arka planda muhabbet devam ediyordu ancak ben gözümü ondan alamıyordum. Bu ilgi ve merakım nedeni daha çok karıştırıyordu kafamı. Ancak sanırım çözmüştüm. Sanırım İsa olmak istediğim kişiydi. Özgüvenli ve 'havalı' duruyordu. İnsanların görüşlerinizi umursamıyor gibi dursa da içten içe kafasını kurcaladığını biliyordum ancak yine de bu özgüvenini etkilemiyordu.
İsa çok zahmetsizdi. Evet, onu tanımlayan kelime buydu. Zahmetsiz bir havası vardı, aurasıydı belki. Benim ulaşamayacağım bir şeydi.
"Ortalaman kaç ki?" Bir şeyler konuşmaya devam ediliyordu arkada. Bir süre odaklanmaya çalıştım ama çok sıkıcıydı. Remzi bir şeyleri açıklıyordu yine. Gözüm Ayşe'ye bir şeyler soran İsa'ya gitti yine. Dudaklarını okudum, 'iyi misin?' tek eli Ayşegül'ün bacaklarına gitti, pantolonu gösterdi. Ayşegül sorun yok dercesine kafasını sallamıştı.
Ayşegül'ün eli İsa'nın saçlarına gitti ve bir tutamı geriye attı, 'keselim bi ara" dedi yine sessizce. İsa burnunu kırıştırdı, kafasını iki yana salladı. Herkesle bu kadar yakın mıydı? Sessiz konuşmalarına devam ettiler, İsa'nın siyaha çalan saçları ve hafifçe çekik gözleri vardı. Bir kusur sayılabilecek belirgin göz altları onda rahatsız edici durmuyordu, güzel veya kötü değildi. İsa gibiydi. Yüzü kemikli, çenesi köşeliydi. Dudakları bir erkeğe göre kalındı belki. Ve bir saniye, parlatıcı mı sürmüştü o? Pembe ve ışıltılı olması doğal olamazdı değil mi?
"Onu İsa kardeşimiz bizim için yapıyor zaten, değil mi İsa'cığım?"
Jülide'nin sesi beni kendime getirirken yine ona bakarken haddinden fazla incelemenin utancıyla ve beni fark etmediğini ümit ederek konuya odaklanmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
annem eteğimi vermedi | bxb
أدب المراهقين"Yani, pek sayılmaz. Tuhaf bir giriş yaptı, ilgimi çekmedi diyemem." Omuz silktim, birkaç detayı atlamıştım tabii. Mesela bana 'tatlı' dediği kısmı. "Tuhaf bir giriş yaptı derken? Ne dedi ki?" Aklıma gelince hafifçe gülümsemeden edemedim. "Annem...