20' acı kahve tanışma

3.2K 412 570
                                    

Oturduğum masada, dalgın bir hâlde elimdeki kalemi döndürüyordum. Ayağımı durmaksızın salladığımı, bir boşluk sağımdaki kişinin bana bakışlarından sonra fark ederken sandalyede dikleştim ve kalemi bıraktım. Bir çalışma/oturma kafesindeydim.

Fulden belki geleceğini söylemişti ancak geleceğinden pek umudum da yoktu. E aklım da derse şu anlık basmıyordu, eşyalarımı toplayıp kafe bölümüne çıktım. Oturup tatlı tatlı sakin sakin muhabbet eden arkadaşları, kendi hâlinde takılan yalnızları görüp kısaca bir nefes verdim. Kafamı açsın diye kendime filtre kahve alırken köşede duran boş bir yere oturmuştum.

Telefonumdan biraz sosyal medyaya bakındım, ev ilanlarına göz gezdirdim ve hayır. Olmuyordu. Kahveden bir yudum alırken dilim yanmıştı, telefonum nedense çok yavaştı, kafenin hoş ortamı her bir hücreme batıyordu.

Bu sıkıntımın nedeni ne bilmiyordum. İçimde oturmayan bir şeyler vardı. Hayır...

İsa Demir. Sorunum buydu.

Gün içinde o aşırı utanç verici anının gözümün önüne gelmesini ve kulaklarımda yankılanmasını aşmış sayılırdım. Ama genel olarak İsa'nın genel varlığı, davranışları benim aklıma çok fazla takılıyordu.

Mesela kirpik ve dilek olayını geçtim, Fulden'e olan davranışlarına zerre anlam verememiştim. Bu çocuk herkesle bu kadar yakın mıydı? Bazen bana olan bir ilgisi olduğunu düşünüyordum ancak daha sonra bu şekilde bir olay çıkıyordu önüme. Ya da bazen mecburiyetten bir şeyleri yapması gerekiyormuş gibi davranıyordu. Bazen de tam tersi, o kadar belirsiz ve alakasız geliyordu ki, ne yapsam ne tepki versem bilemiyordum.

Kahveden bir yudum daha alırken biraz daha telefondan evlere bakındım. Aileme ayrı eve çıkmayı düşündüğümü açmıştım ancak ev arkadaşı bulmam gerekiyordu. Aslında yurttaki Yasin ve Fatih iyi çocuklardı ama ev deyince emin olamamışlardı. Tek başıma çıkmak asıl amacımdı ama her şey çok pahalıydı.

Yaşımı başımı bırak, olduğum ortamdan utanmasam oturup ağlamak geliyordu içimden. Ama şimdilik acı kahveden bir yudum daha aldım. Tam yanımdaki laptopumu açıp kafamı oyalayacak bir şeyler yapacak sonra kafeden siktir olup gidecektim ki kapıdan içeri giren grubu gördüm. Yani, okulun yakınlarında olduğumuz için şaşırmamıştım diyebilirdim. İçinde Ayşegül ve Kaan'ın da bulunduğu yaklaşık altı kişilik bir gruptu bu. Aslında diğerlerini de tanıyordum sima olarak, okulun bilinen sosyal yüzlerindendi hepsi. Ayşegül'ün yanındaki Azra ise sadece isim olarak bildiğim tek kişiydi.

Laptopun karanlık ekranına bakarken biraz daha oturmaya karar verdim. Amacım gözetlemek değildi sadece birazcık bakacaktım. Son günlerde yakın olduğum bu grubun üyeleri birlikte değillerken ne yaptıklarını merak ediyordum.

Geniş bir masaya oturdular. Azra'yla diğer kız bir laptop çıkardı. Kaan ve diğer çocuk da ayağa kalkmıştı. İçecek almaya gideceklerini anlayıp bilgisayarımla meşgulmüşüm gibi davranmaya başladım. Yine açık kalan sekmede ev ilanlarına bakarken bir an önce ne alacaklarsa almalarını bekliyordum.

Ta ki masamın dibinde biten o sese kadar.

"Aa Eymen, hayır Eylem, hayır..."

Kafamı kaldırıp işaret parmağıyla beni işaret ederken bir yandan gergin bir gülüşle adımı hatırlamaya çalışan Kaan Şahin'e baktım biraz da şaşkınlıkla. Yanıma gelmelerini beklemiyordum ancak belli etmeden cevap verdim.

"Eymen, Kaan'cığım, Eymen. Artık isim kartlık çıkarıp gezeceğim tam şurama." dedim elimle sol göğüs kısmımı göstererek. Tabii ki kurduğum bu cümleye yanındaki elemanın kahkahalarla gülmesini beklemiyordum.

annem eteğimi vermedi | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin