Ben buraya neden geldim?
İç çekerek elimdeki şişenin kağıdını soyarken bıkkın gözlerim etrafı tarıyordu. Fulden neredeydi amına koyayım?
Arka cebimdeki telefonumu çıkarıp tek elimle mesaj yazmaya başladım. Yazdığım üçüncü nerdesin mesajıydı bu, hanımefendiden tık yoktu.
Sinirle sol elimde tuttuğum şişeden bir yudum daha alırken kısa bir anlığına asidinden yüzüm buruştu. Yanlış anlamayın, içmiyorum. Nasıl bir organizasyonsa, içkiler daha şimdiden bittiği için gelen kişilere kendi içkilerini getirmeleri söylenmişti. Peki benim çıkıp da içki alacak enerji ve param var mıydı? Tabii ki yoktu, o yüzden elimde bir sade maden suyu tutuyordum.
"Oo Eymen kardeşim!" Yanımdan gelen sesle dalgın bakışlarımı beton zeminden alıp gelen kişiye baktım. Harun, yakın arkadaşlarımdan sayılırdı, yanında tanıdık bir simayla gülüyordu.
"N'aber kanka?" diye devam etti. Omuz silktim.
"Aynı, sen?"
"Süper. Siz tanışıyor musunuz bu arada?"
Yanındaki çocuğa dönüp gülümsedim. "Hazırlıktan mı hatırlıyorum seni?" dedim pek de emin olamayarak. Kafasını salladı.
"Burak ben."
Gülümsedim, "Eymen."
Arada tuhaf bir sessizlik oluşunca Harun devam etti. "Ee cadı yok mu cadı nerede?"
"Bilmiyorum ki zorla getirdi beni de kendisi yok." Homurdandım tekrar, cadı dediği kişi Fulden'di. Hafiften bir flört olma çabası içerisindeydi ama Fulden hiç yüz vermiyordu. Bir gün Harun ona günaydın prenses ya da cimcime falan diyecek diye korkuyordum açıkçası.
"Kanka ne içiyorsun sen?" Konudan konuya atlayan Harun elimdeki şişeye bakıyordu bu sefer. "Soda mı lan o?"
"Maden suyu." dedim elimle şişeyi kaldırırken. Harun güldü.
"Aynı şey değil mi lan, soda işte."
"Amına koyayım Harun, maden suyu." Agresif bir şekilde karşı çıktığımda ellerini iki yana kaldırdı teslim oluyorum dercesine.
"Tamam kral, maden suyu deriz sodana."
"Bak ya," Kendi kendime cık cıkladığımda bıyık altından gülüyordu.
"Niye bira falan almadın ki, bu ortamı ayık kafayla çekmek istediğinden emin misin?" Eliyle etrafı gösterdiğinde gözlerim istemdışı etrafı taramıştı.
Dediğim gibi, terk edilmiş bir inşaattı burası. Yerler beton, camlar tamamlanmamış. Alt katlarında duvar örülüydü de bina tam bitmediği için en üst katlarda duvarlar yarısına kadar döşenmişti, fazla içenler oraya çıkıp düşmesin diye merdivenlerin oraya şeritlerle geçilmez işareti koymuşlardı. Gerçi sarhoş adam o kadar merdiveni siksen çıkamazdı ya, konu bu değildi.
Bulunduğum katta kolonları led ışıklarla süslemişlerdi. Yerlerde öğrencilerin getirip zamanla buranın olan minderler ve yastıklar duruyordu, hijyenikliği tartışılırdı ancak şu anki görüntüsüne bakılırsa organizasyon sahibi tarafından yıkanmış olmalıydı. Yerlerde ve kolonlarda grafiti resimler ve yazılar vardı. Mesela şu an ayağımın altında dalgalar çizilmişti. Ve terkedilmiş bir bina klasiği olarak masa olarak kullanılan büyük variller odayı doldurmuştu.
Alt kat ise... Oranın cam boşluklarını tahta ve çivilerle kapatmışlardı, daha karanlık ve nasıl desem... Ateşliydi. Müzik sistemi orada kurulduğu için 'dans pisti' de orada bulunuyordu. Ve tahmin edebileceğiniz üzere daha çok minder ve yastık... Çeşitli uygunsuz sesleri bastırmak için müzik sonuna dek açılırdı. Yani şarkılar bulunduğum kattan bile neredeyse net bir şekilde duyuluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
annem eteğimi vermedi | bxb
Teen Fiction"Yani, pek sayılmaz. Tuhaf bir giriş yaptı, ilgimi çekmedi diyemem." Omuz silktim, birkaç detayı atlamıştım tabii. Mesela bana 'tatlı' dediği kısmı. "Tuhaf bir giriş yaptı derken? Ne dedi ki?" Aklıma gelince hafifçe gülümsemeden edemedim. "Annem...